Açılım ve seçim kaygıları...

Haberin Devamı

İktidar sözcüleri her ne kadar, “Bu işin seçimle alakası yok. Erken seçim kesinlikle gündemde değil” gibi açıklamalar yapsalar da Ankara’da artık atılan, daha doğrusu atılmaya çalışılan adımlar seçime endeksli.

Adında bile henüz kesinlik bulunmayan, “Kürt Açılımı”, “Demokratik Açılım”, son olarak da “Milli Birlik Projesi” diye tanımlanan açılım da, her ne kadar aksi iddia edilse de seçim hesaplarının gölgesinde tartışılıyor.

“Türkiye’nin en önemlisi meselesi” diye sunulsa da geri plandaki hesaplar seçim kaygıları üzerine kurulu.

O yüzden iktidar partisi tartışmanın her aşamasında anket yaptırıp oy oranının nasıl etkilendiğini ölçmeye çalışıyor. O yüzden açılımın adı üç haftada bir değişiyor. En sonunda da muhalefetin “ülkeyi bölüyorlar” eleştirilerinden etkilenildiği için “Milli Birlik Projesi” adı bulunuyor.

Yoksa bu kaygılar duyulmasaydı hükümet geçen süre içinde en azından anayasa değişikliği gerektirmeyen konularda adımlar atabilir, projenin kapsamı konusunda kamuoyuna doyurucu açıklamalar yapabilirdi.

Ama yapamıyor. Bölücülük suçlamalarının yoğunlaşmasından, bunun kamuoyunda, seçmen tabanında karşılık bulmasından kaygı duyuyor.

CHP’yi projeye ortak etme kaygılarının gerisindeki etken de bu aslında.

Başbakan Erdoğan’ın önümüzdeki hafta içinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile yapacağı görüşme bu bakımdan kritik önem taşıyor. Bu görüşmeden zayıf ihtimal de olsa eğer asgari mutabakat çıkar ise o zaman hiç zaman kaybedilmeden üzerinde anlaşmaya varılan konular üzerinde adımlar atılmaya başlanacak.

İktidarla ana muhalefet arasında yeni bir bahar havası başlayacak. Tıpkı 2003-2005 dönemindeki Avrupa Birliği ile ilgili demokratikleşme reformlarında olduğu gibi açılım reformları da uyum içinde gerçekleştirilebilecek.

Çok zayıf da olsa böyle bir ihtimal var.

Fakat ya o kritik görüşmeden beklendiği gibi mutabakat değil kavga çıkarsa ne olacak?

İşte o zaman siyasi tartışma çok daha sertleşecek. Hükümet bu noktadan sonra elbette “madem ki muhalefet bu işe karşı, vazgeçtim” deyip geri adım atmayacak. Ancak muhtemelen projenin kapsamı çok daralacak. Bölge halkına yönelik birtakım “güven arttırıcı adımlar” atılacak. Ama bunlar, şu anda konuşulan özel radyo ve televizyonlarda Kürtçe yayın serbestisi, değiştirilen köy ve kasaba adlarının yeniden Kürtçe eski adlarını alabilmesinin sağlanması gibi sınırlı açılımlar olacak. Bunlar da doğal olarak pek kimseyi tatmin etmeyecek.

Gerçek kapsamlı açılım projesi seçim sonrası döneme bırakılacak.

Kapsam dar da tutulsa seçim sürecine damgasını vuracak olan ana tema “açılım” olacak. İktidar muhalefeti demokrat olmamakla suçlayacak. Muhalefet de iktidarı bölücülüğe prim vermekle...

Bu tartışmalar aslında iktidar sözcülerinin “kesinlikle yok” dedikleri erken seçimi de gündeme getirebilecek. Seçimler normal olarak 2011 yılı Temmuz ayında. Fakat iki nokta Türkiye’yi 2011 sonbaharında erken seçime sürüklemeye aday.

Birincisi açılım tartışması. İkincisi de ekonomi...

DİĞER YENİ YAZILAR