Açılım mı asayiş mi?

Haberin Devamı

Türkiye 6-7 aydan beri açılımla yatıp açılımla kalkıyor. Konu üzerinde siyasetin zirvesinde büyük kavgalar yaşanıyor. Tartışmalar sokağa taşıyor. Fakat gelinen noktada henüz bu alanda somut bir gelişme sağlanabilmiş değil.

Başbakan Erdoğan bu konuda gelinen noktayı dün önce MİT Müsteşarı Emre Taner ile görüştü. Ardından da MGK üyesi bakanlarla bir açılım toplantısı yaptı.

Toplantının gündeminin “açılım” olacağı kamuoyuna duyurulmuştu. Ancak içerdeki asıl gündem ne yazık ki açılım değil, asayiş oldu.

Ki, öyle olması da son derece normal. Çünkü Türkiye günlerden beri sokak terörünü tartışıyor. İstanbul’da belediye otobüsleri yakılıyor, sokaktaki araçlar tahrip ediliyor, Mersin’de karakol baskınları düzenleniyor. Güneydoğu illerinde ise durum daha da vahim...

PKK’nın talimatıyla sokağa dökülen gençler bazı Güneydoğu il ve ilçelerinde kepenk kapattırıyor, kamu binalarını tahrip ediyor.

Özetle kamu düzeni alt üst ediliyor, asayiş meselesi açılım gündeminin önüne geçiyor.

Daha işin başında ağır yara alan hükümetin açılım projesi son olaylar üzerine iyice tıkanma noktasına geliyor.

Şimdi mesele bu tıkanıklığın nasıl açılacağında...

Aslında hükümetin kısa vadede yapmayı öngördüğü düzenlemelerin önünde normal olarak bir engel yok. Bunları şimdiye kadar pekala hayata geçirebilirdi. Fakat adım atmakta zorlanıyor hükümet.

Muhtemelen sokak eylemlerinin tırmanması, hükümet ve iktidar partisi içinde de kafaları karıştırıyor.

Örneğin taş atan çocuklarla ilgili düzenleme. Görünüşte kimsenin itiraz etmeyeceği bir düzenleme ama haftalar öncesinde Meclis’e sunulmasına karşın komisyon görüşmelerini bir türlü başlatamıyor AKP.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın 13 Kasım günü Meclis kürsüsünde sıraladığı diğer düzenlemeler, özellikle yasa değişikliği dahi gerektirmeyen özel televizyonlarda 24 saat Kürtçe yayın serbestisi gibi konularda da bugüne kadar somut bir gelişme sağlanamadı.

Başbakan Tayyip Erdoğan, “İnadına demokrasi, inadına açılım” diye haykırıyor ama pratikte bir arpa boyu bile mesafe alınamıyor.

Muhtemelen bu adımların da sokağın, Güneydoğu’nun tansiyonunu düşürmeye yetmeyeceğini görüyor hükümet. Çünkü Güneydoğu’nun Kürt siyasi önderlerinin dile getirdiği taleplerle hükümetin açılım planlamasının çerçevesi ne yazık ki örtüşmüyor.

Örneğin, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yoluyla adım adım demokratik özerklik talebi var. Hükümet bu talebe cevap verecek bir düzenlemeyi şu aşamada yapabilir mi?

Hayır.

Kürtçe’nin eğitim dili olması talebi?

O da mümkün değil.

İmralı sakini Abdullah Öcalan ile ilgili talepler?

O da çok zor. Çünkü, Öcalan serbest bırakılıncaya kadar o taleplerin sonu gelmeyecek.

O nedenle hükümet şimdilik bu talepleri dinleyecek. Ortamı yatıştırmaya dönük bazı küçük adımlar, güven arttırıcı önlemler belki alacak ama bugünkü asıl öncelik kentlerdeki asayişin nasıl sağlanacağı noktasında düğümleniyor...

DİĞER YENİ YAZILAR