Kıbrıs görüşmelerinden çözüm çıkacak mı çıkmayacak mı? Masayı önce kim terkedecek? Denktaş nasıl bir strateji izleyecek?
Bu sorular yaklaşık iki aydan beri gündemin öncelikli maddeleri arasında yer alıyor. Çözüm olup olmayacağı konusunda her gün adeta papatya falı açılıyor.
Şu anda müzakere sürecinin en kritik aşamasına gelinmiş durumda. Muhtemelen bugün akşam saatlerinde Türkiye ve Yunanistan dışişleri bakanlarının da katılımıyla dörtlü görüşmelere geçilecek. 29 Mart Pazartesi günü de başbakanlar Erdoğan ve Karamanlis'in katılımıyla Bürgenstock'ta nihai zirve gerçekleşecek.
Peki iki taraf da mutlu sona ulaşabilecek mi? Nobel'e aday bir barış fotoğrafı çıkacak mı Bürgenstock'tan?
* Zor görünüyor.
Çünkü Ankara'da bir hafta öncesine kadar esen olumlu hava son günlerde yerini giderek karamsarlığa bırakmış durumda. Bunun nedeni de Türkiye ve KKTC'nin kırmızı çizgileri, vazgeçilmezleri değil. Şu anda öncelikli ve müzakere sürecini kilitlemeye aday sorun derogasyonlar, yani varılacak anlaşmanın Avrupa Birliği müktesebatı yönünden ayrıcalıklar ve istisnai hükümler içeren maddelerinin güvenceye bağlanması.
AB'nin tutumu süreci zora soktu
New York görüşmeleri sırasında AB temsilcilerinin bu konuda verdikleri güvencelerin yerine getirilmesindeki isteksizlik KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ı olduğu kadar Ankara'yı da kaygılandırıyor.
Oysa New York'ta yol haritası çizilirken BM Genel Sekretei Kofi Annan, "AB'nin Kıbrıs'ta çözüme uyum teminatı verdiğini" açıklamış ve böylelikle derogasyonların AB'nin birincil hukuku kapsamına gireceği varsayılmıştı.
Anlaşma ve eklerinin Rumlara karşı Kıbrıs Türklerini korumayı amaçlayan hükümleri, kuzeye geçecek Rumların sayısı, edinecekleri mal ve mülkler üzerine konulacak kısıtlar, iki kesimliliğin ve Kuzey'in egemenlik haklarının garanti altına alınmasının vazgeçilmez unsuru olarak değerlendiriliyordu. Ayrıca, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nde Loizidou davası benzeri Türkiye ve KKTC aleyhine binlerce yeni dava açılmasını önleyebilmek de ancak bu şekilde mümkündü.
BM Genel Sekreteri Annan'ın AB yetkililerinden aldığı teminata dayanarak yaptığı açıklamayla bu sorunun çözüme kavuştuğu sanılıyordu. Ancak üç hafta önce Ankara'da yapılan AB Troyka toplantısında dile getirilen ifadelerde, ardından 15 Mart'ta AB hukukçuları ile Ankara'da yapılan görüşmelerde ortaya çıktı ki, derogasyonlan AB'nin birincil hukuku haline getirmek güç. Çünkü AB tarafı gönülsüz, Yunanistan buna razı olmuyor.
Türkiye, sorunu çözmek için AB nezdinde girişimlerini sürdürüyor. Önceki gün Brüksel'e hareketinden önce Erdoğan, AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi ile bir telefon görüşmesi yaparak sorunun aşılması için çaba gösterilmesini istiyor.
Erdoğan'ın son hamlesi
Başbakan Erdoğan dün başlayan Brüksel zirvesi sırasında görüştüğü muhataplarına da bu konudaki hassasiyeti anlatıyor ve şu mesajı veriyor:
"Derogasyonlar konusunda zirveden kuvvetli bir siyasi güvence çıkmazsa Kuzey Kıbrıs halkının referandumda anlaşmaya 'evet' demesini beklemeyin. Ayrıca hükümetimiz de 9 Nisan'a kadar bizden istenen taahhüdü veremeyeceği gibi bu anlaşma ne KKTC'den ne de Türkiye Parlamentosu'ndan geçmez..."
Eğer bugün AB zirvesinden Tayyip Erdoğan'ın elini güçlendirecek tatmin edici bir güvence açıklaması çıkmaz ise İsviçre'deki görüşmelerden olumlu sonuç alınabilmesi de hayli zora girecek...
AB ile "derogasyon" krizi...
Kıbrıs görüşmelerinden çözüm çıkacak mı çıkmayacak mı? Masayı önce kim terkedecek? Denktaş nasıl bir strateji izleyecek?
Haberin Devamı