Merkez Bankası’nın “ince ayar” diye nitelenen finansal istikrar yönünde aldığı para politikasını sıkılaştırma yönündeki ekonomik kararlar, Türk ekonomisindeki temel dönüşüm yönünde ilk adımın atıldığı 1980 kararlarının yıldönümüyle çakıştı.
Tarihe 24 Ocak Kararları diye geçen en önemli, en kritik istikrar kararlarının önceki gün 31. yıldönümüydü.
Şu anda Darüşşafaka Cemiyeti Başkanı olan Zekeriya Yıldırım (Bir dönem Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı ve Başkan Vekilliği görevlerinde de bulunmuştu) 24 Ocak’ın 31. yıldönümünde kendi ifadesiyle bir nostalji yemeği ve sohbet toplantısı düzenledi.
Urla’daki Daruşşafaka Cemiyeti Rezidansı’ndaki toplantıda 24 Ocak kararlarının alınmasında emeği geçen teknik kadronun önemli isimleri vardı. Dönemin DPT Müsteşarı Yıldırım Aktürk, Hazine Genel Müdürü Tevfik Altınok (Daha sonra Hazine Müsteşarlığı görevinde de bulundu), Hazine Genel Müdür Yardımcıları Gazi Erçel (daha sonra Merkez Bankası Başkanı oldu) ve Çetin Hacaloğlu o günlerde yaşananları, anılarını anlattılar. İş dünyasından Şinasi Ertan (Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın eski başkanı), Meral Zaim, Ali Naili Kubalı, Davut Ökütçü, İsmet Yorgancılar ve Yılmaz Doğanca’nın yanı sıra o dönemde gazeteci olarak 24 Ocak kararlarının alınması ve uygulanması sürecini izleyen Yalçın Doğan, Osman Arolat ve beni de bu toplantıya davet etmişti Yıldırım.
Yemekli toplantıda alınan kararların uygulanmasındaki güçlükler, eksiklikler konuşuldu. Herkes hemfikir oldu ki, 24 Ocak kararları Türk ekonomisi için çok önemli bir makas değiştirme operasyonuydu. Türk ekonomisinin bugün geldiği noktada hiç kuşku yok ki o kararların büyük rolü olmuştu.
Kuşkusuz kararların iki mimarı vardı; Başbakan Süleyman Demirel ve dönemin güçlü Başbakanlık Müsteşarı ve DPT Müsteşarvekili, ekonominin patronu Turgut Özal.
Yıldırım Aktürk, Özal’ın yardımcısı olarak katıldığı Bakanlar Kurulu’nda kararların görüşülmesi sırasındaki havayı şu sözlerle aktardı:
“Başbakan Demirel kararname taslaklarını (dolar kurunun 47,10 TL’den 70,0 TL’ye çıkarılması, gübre fiyatlarına yüzde 500 zam yapılması da bu kararların içindeydi) bakanlara dağıttı. Diyor ki:
- Beyler 45 dakika süreniz var, okuyup imzalayın...
Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen itiraz ediyor:
Efendim ben iktisat eğitimi aldım. Bu işlerden anlarım öyle 45 dakikada bunları inceleyemeyiz. İyice okuyup ne getirip ne götüreceğine bakmamız lazım...
Demirel sözünü kesiyor:
- Hayrettin Bey uzun uzun incelemek istiyorsan gruba dönersin (yani bakanlıktan istifa edersin), orada bol bol vaktin olur...
Sonuçta kararlar tartışmasız biçimde imzalanıyor.
Bu arada kararların teknik çalışmalarının yürütüldüğü ortamlarda yakıt yokluğu nedeniyle kaloriferler yanmıyor ve herkes kazakla paltoyla çalışıyor. Tevfik Altınok kararlardan iki gün önce Turgut Özal’ın kendisini arayıp “Bizim eve gel ama nerde olduğunu kimseye söyleme. Karın dahil” diyor.
Dolar 47,10’den 70 TL’ye çıkarsa ne olurun hesabını yapacak Altınok. Özal’ın evinin hemen her odasında birileri kararların bir bölümünü hazırlıyor, Altınok’a da mutfak düşmüş.
Bu arada Ankara’da Enerji Bakanı Esat Kıratlıoğlu Altınoku’u arıyor ama bulamıyor. Çünkü bir miktar döviz bulmuş Merkez Bankası, Enerji Bakanlığı da spot piyasada bir tanker petrol bağlamış, döviz hazır ama Hazine’den TL alınamadığından işlem gecikiyor. Onun için de Altınok’un imzası gerekiyor. Devreye Maliye Bakanı İsmet Sezgin giriyor ama nafile.
En sonunda Sezgin, Altınok’un eşini arıyor ve şunu söylüyor:
“Kızım kocana dikkat et. Bak sana daireye gidiyorum demiş ama dairede değil...”
70 cente nasıl muhtaç olduk?
Altınok 70 cent hikayesini de anlattı. Tokyo Büyükelçiliği’nin personel maaşları havale ediliyor. Ancak Büyükelçilik çeki yazıp bankaya gönderdiğinde “Bu hesapta bu çeki ödemeye yeterli para yok” denilerek geri çevrilmiş.
Büyükelçiliğin toplam maaş gideri 13 bin 215 dolar 70 cent. Ankara’nın gönderdiği para ise 13 bin 215 dolar. Yani küsuratın hesapta olabileceği varsayılıyor. Rakamları tam hatırlamıyor ama 70 cent’lik bir küsurat var.
Büyükelçilik durumu kripto ile Ankara’ya Dışişleri Bakanlığı’na bildiriyor. Bu kripto iki gün sonra dönemin muhalefet lideri AP Genel Başkanı Demirel’in eline geçiyor. “Türkiye’yi 70 cente muhtaç ettiniz” diye kıyameti koparıyor Demirel...
Evet döviz kıtlığı vardı ama “70 cent” hikayesi tamamen teknik bir mesele.
24 Ocak Kararları kısa sürede etkisini gösteriyor. OECD’nin yardım paketleri işlerlik kazanmaya başlıyor. Ki bu noktada da Çetin Hacaloğlu yüreğini sızlatan Lüksemburg yardımını anlatıyor. Lüksemburg 1 milyon dolar taahhüt etmiş. Ve ilk dilim olarak da Türkiye’ye 175 bin dolar yardım yapmış. Milyon değil sadece 175 bin dolar...
Gerçekten de acıtıcı, yürek yakıcı bir durum...
Kararlar kısa sürede etkisini gösteriyor. Döviz sorunu, petrol ithalatı sorunu aşılıyor.
Aradan zaman geçiyor, 12 Eylül darbesinin ardından Turgut Özal 1983 seçimlerini kazanıp iktidara geldiğinde yeni bir paket hazırlanıyor. Yurtdışı turistik çıkışlarda 100 dolar, 200 dolar olan döviz alma limitini kaldırıyor. Hem de büyük bir cesaretle sınırsız olsun, isteyen istediği kadar dövizi çıkarabilir, diyor...
O sırada da Merkez Bankası’ndaki kullanılabilir döviz mevcudu Zekeriya Yıldırım’ın anlattığına göre sadece 70 milyon dolar imiş. Şimdi Merkez Bankası’nın brüt rezervi 80 milyar dolar, kullanılabilir miktar ise 60 milyar dolar civarında.
İşte Türkiye’nin geldiği nokta bu.
Tabii 24 Ocak 1980’den sonra Türkiye bugünkü noktaya gelinceye kadar arada pek çok ekonomik kriz de yaşadı. Her krizde yeni ekonomik önlemler devreye sokuldu. Piyasa ekonomisi adım adım oturtuldu.
24 Ocak nostaljisi
Haberin Devamı