Havaların ısınmasıyla seyahat planları yapmaya başlayan sanatseverler için yurt dışı rotalarını daha keyifli hale getirecek sergilerin bir derlemesini yapmak istedim bu hafta.
Sanatsal hareketlilik açısından öne çıkan Avrupa kentlerine, yalnızca bu sergileri görmek için bile seyahat etmeye değer bana göre.
Londra, her zamanki gibi benim favori kültür rotalarımın başında geliyor. Buradaki etkinlikleri tek bir yazıya sığdırmak imkansız olsa da en dikkat çekenlerine bir göz atın derim. Tate Modern, ilk kez bir solo Picasso sergisine ev sahipliği yapıyor. “Picasso 1932 Love, Fame, Tragedy” başlıklı sergi, sanatçının 100’den fazla resmini, heykellerini, desenlerini ve aile fotoğraflarını tek bir çatı altında toplamış.
Bu eserler arasında, yapıldığı tarih 1932’den beri gösterilmemiş olan sıra dışı 3 tablo da bulunuyor. Bu bile sergiyi ziyaret etmek için başlı başına bir sebep diyebilirim. 9 Eylül’e kadar açık kalacak olan serginin iddiası da hayli ilgi çekici; “Picasso’yu daha önce hiç böyle görmediniz” diyen Tate Modern’i listenize mutlaka alın derim.
Tate Britain ise “All Too Human” isimli sergiyle, Lucian Freud ve Francis Bacon gibi dışavurumculuğun önemli temsilcilerinin yapıtlarının yanı sıra Frank Auerbach ve Paula Rego’nun çalışmalarını izleyiciyle buluşturuyor. 27 Ağustos’a kadar görülebilir.
Londra’ya gitmişken Gagosian’a uğramamak olmaz. Britannia Street galerisinde, Nancy Rubins’in son dönem üretimleri olan heykel ve desenlerinin görücüye çıktığı “Diversifolia” başlıklı sergi, içeriğiyle merak uyandırıyor. Sanatçının; buluntu nesne ve endüstriyel artıkları muhteşem soyut heykellere dönüştürdüğü çalışmaları, kaosun içerisinde gizlenen dinginliği okunabilir kılıyor. Her an patlayıp etrafa yayılacakmış gibi duran bu devasa heykeller, izleyicinin, eserle olan ilişkisine farklı bir algıyla yaklaşmasına olanak tanıyor. Merak edenler için 14 Nisan son gün.
Davies Street galerisi ise Takashi Murakami ve Virgil Abloh’un kolektif üretiminden doğan oldukça renkli bir sergiyi ağırlıyor. Bambaşka iki kültürden gelen Murakami ve Abloh’un çizgi dışı ve ironik işlerini keşfetmek isteyenler, 7 Nisan’a dek ziyaret edebilir.İspanya’ya uğrayın
Daha sıcak rotaları tercih edenler içinse İspanya güzel bir alternatif. Madrid’deki CaixaForum, kapsamlı bir Andy Warhol sergisiyle sanatseverleri buluşturuyor. “Warhol. Mechanical Art” Pop Art’ın öncüsünün, resim, heykel, ipek baskı, desen, yerleştirme, film, poster, fotoğraf ve dergilerinden oluşan epey doyurucu bir seçki sunuyor. Sanatçının ikonik çalışmalarını da görebileceğiniz sergiyi 6 Mayıs’a kadar kaçırmayın derim.
Madrid’e doyamayanlar, Fundación Canal’da açılan sergiyle, Toulouse-Lautrec’in, modernizme geçiş döneminin en başarılı yansıması olan posterlerini keşfedebilir. 6 Mayıs’a dek devam edecek olan sergide, başarılı dönemdaşları Alphonse Mucha ve Jules Cheret’nin çalışmaları da yer alıyor.
Avrupa’ya alternatif bir öneri için Gagosian Beverly Hills’te, çağdaş sanatın yıldız ismi Damien Hirst’ün sergisini ajandanıza ekleyebilirsiniz. Sanatçının son dönem serisini bir araya getiren “The Veil Paintings”, empresyonizm ve soyut ekspresyonizmin dengeli bir etkileşimini ortaya koyuyor. Sanatçının devasa yerleştirmelerinden sonra oldukça sıra dışı bir izlek sunan sergi, 14 Nisan tarihine dek açık.