Eylül ayında İstanbul sanat ortamında sezona merhaba diyecek sergileri Tophane’den Pera’ya sizler için derledim.
Tophane’deki Tomtom sokağın gözde mekânlarından Krank Art Gallery, genç sanatçı Merve İşeri’nin “Çürüyen Kavunlar” isimli kişisel sergisini ağırlıyor. Sanatçı; zamandan ve mekândan bağımsız, hayalvari bir dünyanın kapısını aralayan dört resim üzerine kurguladığı sergisinde, kişisel gelişim ve dönüşüm haline bir çeşit güzellemede bulunuyor. Her bir resimdeki dişil figürle birlikte dört sayısının sembolize ettikleri oldukça zengin. Dört element, ayın dört evresi, dört mevsim, dört ana yön gibi uzayıp giden liste aslında zamanın ve insanın durmadan kendisini yenilemesindeki döngüye atıfta bulunuyor. Sanatçının kendine has resimsel üslubuyla stilize ettiği figürler, değişmekte olan bedenin temsili olarak okunuyor. Küratörlüğünü Nicole O’Rourke’nin üstlendiği sergiyi, 20 Ekim tarihine dek mutlaka görün derim.
Rotayı Karaköy’deki Juma binasına çevirdiğimizde ise 14 Eylül tarihinde ortak açılış yapacak olan birbirinden iddialı sergiler bizi bekliyor. artSümer, sezonu Gökçe Erhan’ın ilk kişisel sergisi “Resimli Dünya Atlası” açıyor. İzleyiciyi resimlerinde anlattığı dünyaya kuş bakışı bakmaya yönlendiren Erhan’ın çalışmaları, doğal yaşam alanımıza döndüğümüzde karşılaşacaklarımızın adeta bir ön izlemesini sunuyor. Habitat adını taşıyan serisinden yağlıboya işleriyle birlikte resimlerine konu aldığı olaylar üzerine gerçekleştirdiği performanslarını içeren bir video çalışması ve naylon poşetlerden yaptığı kolajları izleyiciyle buluşturacak olan sanatçı, insan eliyle doğaya verilen zararı zihinlerde canlı tutuyor.
Mixer ise 2 farklı sergiyle sezona merhaba diyor. Benim de severek takip ettiğim isimlerden Alican Leblebici’nin kişisel sergisi “Son Çağrı”, gündeliğimizin içinde görmeye alışkın olduğumuz ve tanıdığımız nesneler üzerinden ürettiğimiz korkuları masaya yatırıyor. Sergi, çalar saat, yüksek rütbeli bir subayın şapkası, anti-depresanlar, uçuş panosu gibi nesnelerin; iktidar ilişkileri icra etme, korkularla başa çıkma ve hesaplaşma gibi farklı güçlerini gösteriyor. X-ray resimleriyle gözetleme, suç eşleştirme gibi soyut ve görünenden uzak bir yaklaşımın altını çizen sanatçı, küresel düzeydeki krizin ortasındayken çıkış noktasının içimizde olabilme ihtimalini sorguluyor. Üç fotoğraf sanatçısının bir araya getirildiği “Yakınlaşma” ise doğa ve zihin arasındaki bağlantıya odaklanıyor. Sergide işleri yer alan Emre Baykal, Nazlı Erdemirel ve Esra Özgüroğlu, beynimizdeki şaşırtıcı çözümleme yeteneği ‘’örüntü algısı’’ üzerinden kendi fotoğrafik üsluplarını kullanarak zihindeki bu etkileşim biçimlerini araştırıyor. Mixer’deki her iki sergiyi de 20 Ekim’e dek izleyebilirsiniz.
Pera’ya vardığımızda başarılı isimlerden Burcu Yağcıoğlu’nun solo sergisiyle Galerist bizi karşılıyor. Farklı ölçekteki desen ve kolajlarının yanısıra galeri mekânına müdahalesiyle izleyiciyi adeta bir girintinin içine çeken sanatçı, bir evrimsel mikrobiyoloji teorisi olan simbiyogenesis kavramını ele alıyor. Buradan yola çıkarak öznenin eylemliliğini sorunsallaştıran “İçeride”, 13 Eylül 20 Ekim 2018 tarihlerini arasında mutlaka görülmeli.