Pera Müzesi, artık gelenek haline getirdiği, eğitim kurumu işbirliğiyle gerçekleşen sergilerine bir yenisini ekledi. Şimdiye dek biz İstanbullu sanatseverlere, hem yurt içi hem de yurt dışından pek çok eğitim kurumunda öğrenim görmüş mezun ya da öğrencilerin yapıtlarını tanıştıran müze, bu kez Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden Lisansüstü ve Sanatta Yeterlik öğrencilerine görünürlük tanıyor.
Pera Müzesi bu anlamda, kariyerinin henüz başındaki gençlere şans vererek bir yandan sanat piyasasına katılımlarına dolaylı yoldan destek olmuş diğer yandan sanat pratiklerini gündeme entegre etmelerine doğrudan kapı aralamış oluyor. Yapılan seçki sonucu sergilenmeye hak kazanan 54 sanatçının 100’e yakın üretimi, “Sarsılan İmge” başlığı altında müzede izleyicinin beğenisine sunuluyor. Benim de büyük bir merak ve heyecanla ziyaret ettiğim sergiden, gelecek nesile dair oldukça olumlu düşüncelerle ayrıldığımı söylemeliyim. Yazılarımı uzun süredir takip eden okurlarım bilirler ki benim için, çağdaş sanat ortamını izlemenin en önemli yanı gençlerin yer bulduğu etkinliklere odaklanmaktır. Güncel sanat adına önümüzdeki yıllarda bizi nelere bekliyor, uluslararası bir kıstasla bakıldığında gençlerimizin eğilimleri ne derece umut vadediyor gibi soruların peşinden gitmek ve yeni isimler keşfetmek benim bu alandaki en temel motivasyonum. Gündelik hayatının belli bir kısmına sanatı dahil eden siz sanatseverlere de tavsiyem, ilginizi ve vaktinizi bu türden sergi ve etkinliklere de ayırmanız.
Küratörlüğünü Dilek Karaaziz Şener’in üstlendiği sergide, doktora düzeyinde eğitimleri devam eden sanatçıların; resimden heykele, yerleştirmeden videoya, baskıdan seramiğe uzanan geniş bir yelpazedeki teknik ve disiplinlerde ürettikleri işleri, oldukça dengeli bir bütünlük gösteriyor. Fikirsel malzemenin görselliğini kazandığı imge kavramının, zihinden yüzeye aktarılırkenki somutlaşma sürecini ve bu sürecin dinamikleriyle olan ilişkisini irdeleyen sanatçılar, yetkin materyal kullanımı ve zengin ifade biçimleriyle beni şaşırttı diyebilirim. Yapıtların kavramsal zeminini oluşturan temalara baktığımızda; mekân, birey, beden, toplum, kültür, bellek, doğa, kent, görüntü gibi çağımızı ve gündelik yaşamımızı ilgilendiren pek çok temanın işlendiğini görüyoruz. Sergide benim asıl dikkatimi çeken; farklı görsel dil ve bakış açılarıyla masaya yatırılmış olan bu konuların, seçkinin toplamına yansıyacak denli bir kavramsal derinlikte birleşmesi sonucu tüm eserlerin birbirleri ile sağlam bir diyaloğa girmiş olmasıydı. Grup sergilerinde çoğunlukla karşılaştığımız ve zaman zaman doğal gördüğümüz kopukluk, bu seçkide yerini ortak bir söyleme bırakmıştı. Bu söylemin yapay olarak kurgulanmamış ve tamamen kendiliğinden gelişmiş olması hem öğrencilerin hem de küratörün başarısı bana göre. Video işlere özel ilgisi olan bir izleyici olarak bu alanda da dikkate değer çalışmalar olduğunu söylemeliyim. Onun dışında seçkinin bana göre öne çıkan çalışmalarından bazılarına; Esra Koruç’un “Hafıza Deposu” ve Aydan Kılınç’ın “Benliğe Dokunmak” videoları, Hasan Doğan Yılmaz’ın duvar kilimi işi, Sultan Burcu Demir’in “Kartotek” isimli kitap sayfalarından çalışması, Hasan Numan Suçağlar’ın “Günümüz Dekapolisleri” heykelini örnek verebilirim.
“Sarsılan İmge”, sanatçıların yaşadığı ülke ve dünyaya karşı olan kaygıl arına, umutlarına ve arzularına ışık tutarak, güncel sorgulamalarını aktardıkları çok katmanlı bir seçki ortaya koyuyor. 26 Ağustos tarihine dek mutlaka görülmeli.