Günümüzde sanat terimlerinin çoğu bilinmiyor. Hemen her gün bu terimleri duyuyoruz. İşte o terimlerin anlamları...
Bu hafta; her sanatseverin, gördüğü yapıtı, gezdiği sergiyi, tanıştığı pratiği özümsemesi açısından oldukça değerli olduğunu düşündüğüm ve geçtiğimiz günlerde bir yabancı yayında rastladığım mini sanat terimleri rehberini sizler için özetlemek istedim.
Kanon: Kelime anlamı olarak düzen, kural, kriter anlamına gelen ve etimolojik kökeni Yunanca’ya dayanan terim; aslında edebiyattan müziğe pek çok disiplinde kullanılıyor. Günümüze kadar gelen deyimiyle ise sanat tarihinde temsil ettiği hareket, kuram ve eğilimin saygınlığı kabul görmüş öncüleri için bir niteleme olarak başvuruluyor. Bir alandaki en üst düzey örneği ifade eden bu terimi; Picasso’nun kanonik bir ressam, Son Akşam Yemeği’nin ise kanonik bir resim olduğu cümleleriyle açıklayabiliriz.
Resimsel: Bir eserin ressam elinden çıkmış olduğunu vurgulayan ve fırça darbelerinin hakimiyetindeki bir yüzeyi tanımlayan terim; resim yapma pratiğinin özündeki doğal boyama hareketini keskin çizgisellikle sınırlamamayı tanımlar. Barok dönem sanatçılarında rahatlıkla farkedebileceğimiz bu eğilim, sonrasında empresyonistlere de ilham olmuştur.
Figüratif: Aslında bu terime, bir döneme damga vuran soyut-figüratif tartışmalarından aşina olan pek çok sanatsever vardır. Kelime kökünden de anlaşıldığı üzere bir sanat yapıtında, şart olmasa da çoğunlukla insan figürü ya da gerçek yaşamdan bir takım nesneler seçilebiliyor ve kompozisyon tanımlanabilir bir formal yapı içeriyorsa buna figüratif nitelemesi yapıyoruz. 20. Yüzyıl akımlarında daha net bir ayrım gözetilirken; artık güncel sanatta figüratif ve soyut eğilimlerin keskin bir şekilde ayrışmadığını görüyoruz. Yine de sanat tarihinde resim dilini belirtmek açısından işlevi süren bir terim.
Rakursi: Özellikle erken Rönesans’ta kullanımıyla sanat tarihine giren terim; nesne ya da figürün karşıdan, üstten ya da alttan bakış açısıyla resmedilirken, boyutlarının perspektif kurallarına uygun olarak kısaltılması ancak hacim olarak büyütülmesi tekniğidir. En ünlü örneği, Mantegna’nın “Ölü İsa” yapıtıdır. Portreler, manzaralar ve natürmort resimlerinde çokça görülen bu çizim biçimi, çağdaş figüratif ressamlarca da tercih edilmeye devam ediyor.
Jestüel: Soyut Ekspresyonizm akımına ait terimlerden biri olan sıfat, aslen bir resim yapma sürecinin belirtecidir. Jestüel ressamlar arasında en başta Jackson Pollock, Yves Kline gibi isimler sayılır ve buradaki vurgu, resmetme eyleminin kendisi üzerinde yoğunlaşır. Kendi başına deneysel bir üretimi niteleyen terim, kaligrafiden boya damlatmaya kadar geniş bir teknik yelpazesini kapsar.
Katılımcı/İnteraktif: Özellikle günümüz sanatında giderek yaygınlaşan, serginin ya da çalışmanın fikirsel derinliğini öne çıkaran bir yöntem olarak; izleyici ile etkileşime giren işler için kullanılan terimlerdir. Ziyaretçinin katılımcı olması sağlanarak eserle daha yakın bir ilişki kurması, hatta eserin sergilenme sürecine performatif ve dönüştürücü bir katkı sağlaması beklenir. İzleyici-yapıt arasındaki diyaloğu baz alan yapıtları niteler.
Bienal/Trienal: Pek çok kişinin bildiğini tahmin ettiğim bu terimler, belirli aralıklarla düzenli olarak gerçekleştirilen etkinlikler için kullanılıyor. Bienal kelime olarak iki yılda bir, trienal ise üç yılda bir anlamına geliyor. Mimari, tasarım, sanat gibi çeşitli disiplinlerde düzenlenmekle birlikte fuarlardan farkı, ticari bir amaçtan ziyade yaratıcı potansiyeli artırmak ve alanında diyalog geliştirmek diyebiliriz.