Bengü Karaduman’ın “Y A N KIEC H O” sergisi, göçebelerin izini sürerken, hem duygulara hem de göze hitap ediyor.
Beni şaşırtan, yeni cevherleri keşfetmemi sağlayan sergiler görünce Türkiye’deki sanat ortamı adına çok seviniyorum. İstanbul’un en eski sanat kurumlarından biri olan Milli Reasürans Sanat Galerisi, çalışmalarıyla ilk kez tanıştığım bir sanatçının kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Almanya’da Yeni Medya alanında öğrenim gördükten sonra çoğunlukla yurt dışı solo ve grup sergilerinde varlık gösteren Bengü Karaduman’ın “Y A N KIEC H O” başlıklı sergisi oldukça etkileyici bir deneyim vaad ediyor.
Karaduman’ın, desenden video yerleştirmeye uzanan üretim pratiğinin zenginliği, sergiye özgün bir tat vermiş. Gezmeye başladığım anda ilk dikkatimi çeken, eserlerin sayısal ağırlığı altında ezilmediğim dingin atmosfer oldu. Sanatçının kâğıt üzerine mürekkep desenlerinden taşan yalın ifadecilik, serginin tümüne hakim diyebilirim. Bu sayede işlerini konumlandırdığı fikirsel zemini sağlam bir yolla inşa eden Karaduman, önce izleyicinin duygularına, ardından düşüncelerine hitap eden akıcı bir görsel dil yaratmayı başarmış.
Bazı izler bellekten silinmez
Yapıtlarına konu ettiği meseleleri, kullandığı medya çeşitliliğiyle sömürmeden, ince bir duyarlılık ile ele alan sanatçı, gücünü sessizliğinden alan pratiğiyle beni etkiledi. Bengü Karaduman, bireyselden toplumsala uzanan bir ölçekte, bellekte saklı kalıp umulmadık zamanlarda kendisini gösteren izlerin keşfine dair kendi iç dünyasına yaptığı samimi yolculuğu, görsel ve işitsel veriler aracılığıyla paylaşıyor. Hem bir hesaplaşmanın hem de içsel bir keşfin kapılarını aralayan sanatçı, hepimize tanıdık gelen krizlerin ortasında sükunetle ayakta kalabilmenin yollarını arıyor adeta. Sergide görüyoruz ki sanatçı, bu arayış sürecinin bedeninde, zihninde, ruhunda bıraktığı izleri, silmekte değil dönüştürmekte ustalaşmış. Tıpkı hareketli döngüsüyle çizgileri yok oluyor gibi görünürken form değiştiren desenleri gibi…
Güvensizlik duygusunu anlatıyor
Görsel ve işitsel devinim, serginin öne çıkan kurgu elemanı diyebilirim. Kâğıt üzerinde bile evrilmeye devam eden çizgiler, sanatçının medya ve video enstalasyonlarında gerçek anlamda hayat buluyor. Bengü Karaduman’ın, 2009’dan beri tutmaya devam ettiği rüya günlüklerinin sembolik bir kaydı olan “Yara İzi” yerleştirmesi, serginin en dokunaklı işlerindendi bana göre. Kendisini merkeze aldığı ve tıpkı rüyadaymış gibi soyut bir ortamda tekrarlattığı sahneleri görsel güncelere dönüştüren sanatçı, hepimizin bilinçaltında saklı tekinsizlik ve güvensizlik gibi duyguların tasvirini yapıyor. Diğer favorim “Yerleşik Geçicilik” ise salt hareketin, doğru bir sanatsal aktarımla nice söylemden daha kuvvetli hale geldiğinin en başarılı örneklerinden.
Çizgilerin sade diliyle savaş, şiddet, göç, yıkım ve kopuş gibi güncel konuların derinine inen Karaduman, mülteci trajedisine ajitasyonun tuzağına düşmeden ışık tutmayı başarıyor. Aynı üslubu izlediği “Sağır Ağıt” çalışması da serginin üzerine düşünülmeye hak eden parçalarından. Benim için hem şaşırtıcı hem de umut verici bir sergi deneyimi olduğunu söyleyebilirim. Takip listeme eklediğim Karaduman’ın gelecek üretimlerini merakla bekliyorum. Küratörlüğünü Öykü Özsoy’un üstlendiği “Y A N KIEC H O”, 30 Aralık tarihine dek Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde izlenebilir.