Yunanistan mağdur mu?

Haberin Devamı

Mayıs dış ticareti TÜİK tarafından açıklandı. Sayılar dün medyaya yansıdı. İlk beş ayda geçen yıla göre ihracat yüzde 13 artarken ithalat yüzde 1 azaldı. Dolayısı ile dış ticaret açığı yüzde 19 düştü. 8.3 milyar dolar ediyor. Yıllık açık da 97 milyar dolara geriledi.

Bu sayılar yumuşak iniş senaryosu ile uyumludur. Ayrıntılara girmek istiyorum. Örneğin İran’a altın ihracatındaki patlamanın etkisi çok konuşuluyor. Belki ödemeler dengesi çıkınca bakarım.

Yarın ilk çeyrek milli gelir verileri yayınlanıyor. Piyasa büyümeyi yüzde 2.8 bekliyor. Bu arada 2012 büyümesi de yüzde 3.3’e geldi. BETAM ise ilk çeyrek büyümesini (takvim etkisi arındırılmış) yüzde 3.5 hesaplıyor.

Ben daha iyimserim. Özel iç talep yatay seyreder. İhracat küçük bir artış getirir. Büyümeyi esas ithalattaki düşüş besler. Yüzde 4’ü aşar. Stok değişimine bağlı olarak yüzde 4.5 olabilir. Yarın öğreneceğiz.

Euro zirvesinde ara çözüm

Euro Bölgesi zirvesi yeni bir uzlaşma ile sonuçlandı. Yani tarafları (ve piyasaları) şimdilik tatmin eden bir ara çözüm bulundu. AB’nin siyasi mekanizması böyle çalışır. Kararlar yavaş ve bölük pörçük alınır. Zamana yayılır.

En azından mali piyasaların çok sevindiğini izledik. Borsalar kelimenin tam anlamı ile uçtu. Frankfurt (DAX) bir günde yüzde 4.3 arttı. Parite Euro dolar karşısında yüzde 2 değer kazandı.

Ne oldu? Üye ülkeler bütçe egemenliğinin sınırlanması yolunda bir adım attı. Almanya istiyordu. Aynı anda İtalya ve İspanya’da bankacılık kesimine kriz desteği verilmesi kabul edildi. Diğer üyeler talep ediyordu.

Olumlu bir gelişmedir. Küçük de olsa kalıcı çözüm umudunu yeşertmiştir. Ancak euro bölgesinin önünde hala zor ve sancılı bir dönem vardır. Her an kötü bir sürpriz olması ihtimali yüksektir.

Sol-keynesci bakış

Nobel ödüllü Paul Krugman’ı daima dikkatle okurum. Arada köşemde misafir ederim. Geçen hafta New York Times’da yayınlanan yazısının başlığı ilgimi çekti: “Bir mağdur olarak Yunanistan”. Sol-keynesci yaklaşımın olaya bakışını iyi özetliyor.

Tercüme üzerine bir not: Krugman “victim” sözcüğünü kullanıyor. “Kurban” da karşılar. Gelişmeler iki tercümeyi de anlamlı kılıyor.

Krugman ABD ile paralellik kuruyor. Verimlilik, bütçe açığı, zayıf bankalar, konut balonu, vs. sorunlu eyaletleri örnek veriyor. Benzer bir krizin ABD içinde yaşanmadığına dikkat çekiyor. Krizin euronun mimarisinden kaynaklandığını vurguluyor.

Neden mağdur? Nasreddin hocanın hırsız hikayesindeki gibi, “Yunanistan’a borç verenlerin hiç mi suçu yok?” diyor. Almanya’nın muhafazakar iktisat anlayışının krizi nasıl bugünkü çözümsüzlüğe getirdiğini anlatıyor.

Euro nasıl kurtulur? “Almanlar’ın ve Avrupa Merkez Bankası’nın bir an önce esas kendi davranışlarının değiştmesi gerektiğini anlamaları, yani daha çok harcamaları ve daha yüksek enflasyonu kabul etmeleridir. Yoksa Yunanistan tarihe başkasının kibirinin mağduru şeklinde geçer” (Altını ben çizdim). Güzel söylemiş.

DİĞER YENİ YAZILAR