Yunanistan gözlemleri

Haberin Devamı

Mali piyasalar gene çalkantılı bir döneme girdi. Volatilite hızla yükseliyor. Ama bu kez şişen “Balon sönmeye başladı” demeye hiç niyetim yok. Sütten ağzım yandı, yoğurdu üflemeye kararlıyım. Bekleyelim, görelim.

Bir örnek: Euronun zayıflaması Yunanistan sorunu ile açıklanıyordu. Hafta sonu destek paketi kesinleşti. Ne beklersiniz? Euro’da değer kaybının durmasını. Ne oldu? Euro değer kaybetmeye devam etti. Gel de çık bu işin içinden...

Merkez Bankası her ay sıcağı sıcağına enflasyonu değerlendiriyor. Fiyat gelişmeleri raporu enflasyondan bir gün sonra yayınlanıyor. Bu ayın gözlemleri Salı günü çıkan yazımla örtüşüyor. Memnun oldum.

Finansal Çözümler Ltd. tarafından hazırlanan CNBC-e tüketim endeksleri Nisan sonuçları çıktı. Hem güven hem eğilim endeksleri olumlu seyrediyor. Özel tüketimin ikinci çeyrekte de büyümeye artı katkı yapma ihtimali güçleniyor.

Borç yiyen kesesinden

İşi gücü bıraktık Yunanistan’a verilen desteği konuşuyoruz. Komşuda olup bitenlerin merak edilmesi doğaldır. 2001 krizi ile karşılaştırmalar da ilginç oluyor. Bu arada bazı konulara açıklık getirme fırsatını tanıyor.

Başta Almanya, destek sağlayan ülkelerde pakete ağır eleştiriler seslendiriliyor. Vatandaş itiraz ediyor. “Ben çalıştım, tutumlu davrandım, geç emekli oluyorum, şimdi sen benim vergilerimi nasıl tembel Yunanlılara verirsin” demeye getiriyor.

İtiraz haklı mı? Destek paketi diğer Euro Bölgesi vatandaşlarının ödediği vergileri kullanıyor mu? Maalesef biraz iktisat ve muhasebe bilgisi, bu itirazın gerçeği pek yansıtmadığını gösteriyor.

Optik yanılgının birinci nedeni, Yunanistan’a verilen paranın hibe gibi algılanmasıdır. Halbuki değildir; borçtur. Özdeyişi hatırlayın: borç yiyen kesesinden. Yunanistan’a karşılıksız yardım yapılmıyor. Sadece bankaların vermediği borcu devletlerden alıyor. İkincisi, borç verenler zarar değil kâr ediyor. Çünkü faiz yüksek tutuldu. Örneğin Alman Hazinesi yüzde 2 ile borçlanıp bunu yüzde 5’le Yunanistan’a veriyor. Farkı bütçeye gelir yazıyor.

Risk nerede?

Yani kısa dönemde destek paketi kaynakları mali piyasalardan geliyor. Bütçelere girmiyor. Vergi mükellefinin parasına dokunmuyor. Ancak bu ifadede kritik bir sözcük var: Kısa dönem. Risk uzun dönemde ortaya çıkıyor.

Nedir? Vadesi dolduğunda Yunanistan’ın euro ortaklarından aldığı borçları geri ödememesi. Bu takdirde borç verenler batık hale gelen borç tutarını bütçeye gider yazmak zorunda kalıyor. Fatura o zaman vergi mükellefine çıkıyor.

Gerçekleşebilir mi? Hayır diyemeyiz. Yunanistan kazandığı zamanı iyi kullanmayabilir. Sonunda iflas edebilir. Ama gene de borcun tümünün batması ihtimali düşüktür. Çünkü iflas halinde bile devletten devlete borçlara öncelik verilir.

ABD sağcılarında IMF benzer bir optik yanılgı nedenidir. Vatandaşın parasını kötü yönetimlere peşkeş çekmekle suçlanır. Halbuki IMF kimsenin gözünün yaşına bakmaz; borcunu çatır çatır tahsil eder. İstediği kadar bağırıp çağırsın, Yunanistan da ödeyecektir.

DİĞER YENİ YAZILAR