Yerel yönetimler ve demokrasi

Haberin Devamı

Perşembe toplanan Para Politikası Kurulu (PPK) şaşırtmadı. Piyasa koridorun üst sınırında ufak bir indirim dışında faiz değişikliği beklemiyordu. PPK fonlama faizini 0.5 puan düşürdü. Dövizle tutulan rezerv katsayılarını (ROK) 0.1 puan yükseltti.

Merkez Bankası’nın döviz kurunu baskılamaya hala öncelik tanıdığına işaret ediyor. Nitekim piyasalar mesajı hemen aldı. Sıcak paracıların radar ekranları bipledi. Kur gevşedi. Döviz sepeti 2.05 TL’ye geriledi. TL değer kazanmaya devam eder.

Kararı beğenmediğimi hissettiniz. Ne yapmalıydı? Bugün sorun koridorun genişliği yada fonlama faizi değildir; borçlanma faizi yüksektir. Yani alt ve üst sınırı beraberce düşürüp koridoru sabit tutmasını gerektiriyor. Neyse, bu muhabbet bitmez.

Eşleşme teorisine katkısına değindiğim Tayfun Sönmez’den e-posta geldi. OSYM’nin aksaklıkları ve düzeltilmesi üzerine makalesi 1999’da çıkmış; çözümü ABD’de uygulanmış; Türkiye’de ise çabaları sonuç vermemiş. Ayrıntıları öğrenince sizlerle paylaşırım.

Maslak olayı ve seçim tarihi

Üç gelişme yerel yönetimlerin sorunlarını gündeme taşıdı. Sonuncudan başlayalım. Meclis bir kanuna eklenen madde ile Ayazağa-Maslak bölgesini Şişli belediyesinden alıp Sarıyer’e devretti. Anında siyasi polemik başladı.

Haritaya bakın. Bölge Sarıyer’in doğal uzantısıdır. Esas anlaması zor olan geçmişte Şişli’ye bağlanmasıdır. Yerel yönetimde keyfi merkezi vesayete kanıttır. Son karar akılcıdır. Ama yöntem aynıdır. Bölge halkına sorulmaması demokrasi zafiyetidir.

Diğeri yerel seçimin tarihidir. İki boyutu var. 1980 Anayasası’nda milli ve yerel yasama dönemi beş yıldı. Sonra milli düzeyde dörde indi. Bu açıdan yerel seçimlerin de dört yılda bir yapılması mantıklı ve tutarlıdır.

Keza, yerel seçim cuntanın siyasi hesapları sonucu ilkbaharda yapıldı. Amaç ilk seçimi kazanması planlanan (!) asker partisine avantaj sağlamaktı. Hoş, hesap seçmenden döndü. Ama tarih kaldı. Sonbahar seçim için daha uygun bir mevsimdir.

Yerel yönetimde reform

Meclis’e gelen büyükşehir yasası kritik önemdedir. Yerel yönetim anlayışında köklü bir değişimi simgeliyor. Büyük illerde merkezi vesayeti azaltıyor. Yerel yönetimi güçlendiriyor. Yetkilerini genişletiyor. Ayrıntıları medyada yer aldı.

Teknik boyutuna girmiyorum. Esas önemi siyasidir. Çünkü merkezi yönetim yetkilerinin bir bölümünün yerel yönetime devrinin önünü açıyor. Dolayısı ile idarede ademi-merkeziyetçiliğe geçişin ilk aşamasına tekabül ediyor.

Bu açıdan MHP’nin teşhis ve eleştirisi tutarlıdır. Önerilen yapı Kürt sorununa kalıcı çözüm arayışının da parçasıdır. Hükümetin tek reform müşevviki bu olmayabilir; ama mutlaka katkısı vardır.

Ben reformu genelde destekliyorum. Yıllardır savunduğum görüşlerle uyumludur. Seçimle gelen yerel yönetimlerin merkezi idareye karşı güçlenmesi zorunludur. Demokrasiyi sağlamlaştırır. Kürt sorununa çözümü kolaylaştırır.

Son olarak, seçimle gelen bölge yönetimlerini (idari federalizm) 1991’de önerdiğimi hatırlatırım: Sosyal Demokrasi Gündemi, s.45-47 (akat.bilgi.edu.tr/pdf/sdgundemi-2.pdf). Kime önerdim, kim yapıyor, o da ayrı hikaye...

DİĞER YENİ YAZILAR