Bugün Para Politikası Kurulu toplanıyor. Piyasa “bekle gör” tavrı bekliyor. Herkes gösterge faizin sabit tutulacağını düşünüyor. Az sayıda borçlanma faizinde indirim ve karşılık oranlarında artış öngören var.
Doğrusu para politikasının yönünü kestiremiyorum. Büyüme-döviz kuru-enflasyon ödünleşmesi ilginç bir noktaya geldi. Para politikası ne yapabilir? Merkez Bankası ne yapar? Ben de “bekle gör” havasına girdim. Türkiye’nin 2075’e kadar giden nüfus tahminleri TÜİK tarafından yayınlandı. Son dönemin eğilimleri devam ederse nüfus 2050’de 93.5 milyona tırmanıyor. Bu tarihi zirveden sonra yavaş yavaş inişe geçiyor. 2075’de 89.2 milyona düşüyor. Başbakan’ın doğurganlığı özendirme çabaları sayesinde nüfus da siyasi gündeme dâhil oldu. “Dört çocuk yapın” kampanyası üzerine ben de görüşlerimi açıklamak istiyordum. İkisini birleştirip bir yazı planlıyorum.
Yasakçı toplum
Türkiye aslında bireyin davranışlarını kamu düzenlemeleri ile kısıtlamayı olağan karşılayan bir toplumdur. Dile bile yansıyor. Yasa sözcüğü yasaktan gelir. Anayasa temel yasakları saptar. Böyle gider. Murat Belge ile çok eğlendiğimizi hatırlıyorum.
Yakın tarihimiz aynı zamanda yasaklar tarihidir. Saymakla bitmez. Uzun süre ekonomi de yasaklar üzerine inşa edilmişti. İthalat, döviz tutmak, yurt dışına seyahat vs. hemen akla gelenler. Neyse ki 1980 sonrasında terk edildi.
Siyasi yasaklar daha dirençli çıktı. Kürtçe konuşmanın, yazmanın, şarkı söylemenin yasak alanının dışına çıkması çok yenidir. Şimdi sıra türban yasağının kaldırılmasına geldi. O da aşılıyor. Ama yasakçı anlayış bir türlü gerilemedi. Sadece başka alanlara yöneldi. Geri planda Türkiye’de vatandaşın ilke düzeyinde yasak kavramını yadırgamaması yatıyor. Pek çok yasağı tereddütsüz destekler. Ama başkalarına şiddetle karşı çıkar. Arada tutarlılık arama zahmetine katlanmaz.
Önce sigara, sonra içki, sonra...
2008 yazında hükümet kapalı alanlarda sigarayı yasaklayınca “Sigara İçme Hakkını” savundum. Piyasaya ve bireyin tercihlerine bırakılmasını önerdim. İlginç şekilde çok tepki aldım. Cevabım (28/7/2008) şöyle bitiyordu (üçüncü paragrafa dikkat):
“Sigara yazıma da çok tepki geldi. Hepsi sigaranın zararlarını vurguluyor. İnsan sağlığına bu kadar olumsuz etki yapan bir alışkanlığın yasaklanmasına karşı çıktığım için beni eleştiriyor.
Kendimi iyi anlatamadığım duygusuna kapıldım. Sigara içmenin kısıtlanmasına karşı değilim. Örneğin lokanta ve kahvelerin “sigara içilen” ve “sigara içilmeyen” şeklinde ayrışması bana çok makul geliyor.
Ancak yasakçı anlayışa ilke olarak karşıyım. Çoğunluğa yaşam tarzlarına yasaklar getirme hakkını tanımaktan korkarım. Bugün sigara olur; yarın alkol, öbür gün sakal, daha sonraki gün mini etek, öyle gider.
İşin özünde bireysel özgürlükle kamu yararı arasındaki hassas dengeler yatıyor. Çözüm bir yasaklar toplumuna geri dönmek değildir. Özgür tercihler toplumunu tesis edebilmektir.”
Sigara yasağını destekleyip alkol kısıtlamasına karşı çıkanlara hatırlatmak istedim.
Yasakçılığa reddiye
Haberin Devamı