Cuma günü bir konuşma için Amasya’ya gittim. İlk kez yıllar önce görmüştüm. Doğasına ve tarih dokusuna hayran kalmıştım. Ama bakımsız bulmuştum. Arada o sorun çözülmüş. İnsanın içini açan, pırıl pırıl bir kente dönüşmüş. Türkiye’ye güvenim arttı.
Anadolu Sohbetleri’ni Garanti Bankası ve Dünya Gazetesi düzenliyor. Kadim dostum Osman Saffet Arolat yönetiyor. Yolda beraberdik. Biraz nostalji ve dedikodu yaptık. “Başkan Yılmaz’ı sana mutlaka soracağım, hazırlıklı ol” dedi.
Önce Yılmaz’ın tam ne söylediğini hatırlayalım. “Bir iyimserlik havası var. Değişik faktörleri ele aldığımızda bir takım iyileşmelerin olduğu ortaya çıkıyor. ’En kötü arkada kalmış’gibi ifadeler kullanılıyor dedik, ama bir parantez açarak ’ama’dedik. İhtiyatı elden bırakmayalım. Bu artıya geçiş değil, negatif hızın kesilmesi. Tünelin içine girdik, zifiri karanlıktı öbür tarafta ışık göründü. Bu ışık araba mı, yoksa çıkışı mı gösteriyor belli değil. Bu nedenle ihtiyatlı olalım.”
Hangi tünel?
Ekonomik olayların en belirgin özelliği karmaşıklığıdır. Anlayabilmek için onları daha basit ve soyut kavramsal yapılar üzerinde izlemek zorunda kalırız. Milli gelir, dış açık, enflasyon, vs. bir dizi gösterge kullanırız. Kriz, resesyon, toparlanma gibi sözcükler yaratırız.
Bunlar zorunlu ve yararlıdır. Ancak ürettiğimiz soyut kavramların ekonominin doğası gereği girift ilişkilerinin yerini alması riski vardır. Gerçek yaşamın farklılık ve çeşitlilikleri yok olur. Gerçeği asla sahip olmadığı bir homojenlik atfedilir.
Kriz yada resesyon olayına da böyle yaklaşıyoruz. Kastedilen iç ve dış talepte tekil firmanın kontrolü dışında yaygın bir düşüştür. Ne var ki, asla homojen değildir. Sektörden sektöre, bölgeden bölgeye hatta firmadan firmaya büyük farklılıklar gösterir.
Tünel benzetmesine dönelim. Bazıları tünele hiç girmez. Başkaları uzun bir tünele erken girip geç çıkar. Diğerleri kısa bir tünelden geçer. Az sayıda kesim ve bölge için tünel mezara dönüşür. Tünel ve ışık hepsi için çok farklı anlamlar ifade eder.
Kimin ışığı?
Örneğin devlet memurlarının gelir düzeyi ve iş güvencesi konjonktürden hiç etkilenmez. Memur ne iyi günlerden yararlanır ne kötü günün bedelini öder. Olayları tünelin dışından seyreder.
Diğer uçta daima ve her yerde resesyonun esas bedelini ödeyenler, yani işsizlere ve iş arayanlar yer alır. Orada olumlu yönde en küçük bir işaret bulamıyoruz. İstihdam ve işsizlik açısından maalesef tünel zifiri karanlık duruyor.
Yatırım malları üreten kesim ve bölgeler de konjonktürden çok etkilenir. Ekonomi hızlı büyürken en mutlu onlardır. Ama daralma en çok onları vurur. Tünele erken girip geç çıkarlar. Şu anda o tünelde ışık işareti gözükmüyor.
Hemen ardından dayanıklı tüketim malı üreten kesim ve bölgeler gelir. Bu krizde başta otomotiv, sert darbe yediler. Buna karşılık genişleyici iktisat politikası özellikle onlara yaradı. Tünele erken girdiler ama ucundaki ışığı gördüler bile.
Hizmet tüketimi kendi içinde çok heterojendir. Eğitim ve sağlık konjonktürden az etkilenir. Bu krizi turizm ve turistik bölgeler de hafif atlatıyor. Buna karşılık perakende ticaret ve gayrimenkulün tünelleri arz fazlaları yüzünden bayağı uzadı.
Tarım, gıda, tekstil, ihracat, madencilik, vs. diğer sektörlere yerim kalmadı. Zaten amacım sektör analizi değildi. Çok sayıda tünel olduğunu, dolayısı ile bazılarında ışık görünürken diğerlerinde karanlığın sürebileceğini anlatmaktı.
Tünel ve ışık üstüne
Haberin Devamı