Geçen hafta Çin’de ihracat artışına değindim. Yuan’ın değeri üzerine ABD ile bilek güreşine dikkat çektim. Bir okuyucum Pekin’den itiraz etti. Dış ticaret fazlasının küçüldüğünü yazdı. Benzer bir haber dün medyada yer aldı.
İntizamlı küresel düzeltmenin ön koşulu Çin’in ihracatla büyüme modelinden vazgeçmesidir. Malum, şeytan ayrıntıda gizlidir. Hangi ithalat ve nereden artıyor? Dış denge bölgeler arasında nasıl dağılıyor? Sayılara ulaşmaya çalışıyorum.
Euro bölgesi içindeki gerginlik dolara ilgiyi artırıyor. Dün parite 1.34’ü gördü. Euro’nun değer kaybı bölge ülkelerinin lehinedir. ABD’ye karşı rekabet gücü artar. Ama Yunanistan’ın sorunları çare olmaz. Almanya’ya yarar.
ABD’de Keynesçiler tam saha prese geçti. Çünkü muhafazakârlar para ve maliye politikasının sıkılaştırılmasını talep ediyor. Keynesçiler ise ekonomi daha çok güçsüz, sıkılaştırma için erken diyor. Başı Krugman ve Stiglitz çekiyor. Bu kavga kolay bitmez.
“Döviz kuru daha eşittir”
Türkiye’de bütün iktisat tartışmaları döner dolaşır döviz kuruna odaklanır. İlginç olan, vatandaşın da geçmişten kalan güçlü döviz kuru takıntısıdır. Birinci elden biliyorum. Önce döviz kuru tahminini sorar. Gözünde kurun yeri çok farklıdır.
Bir ekonomide milyonlarca mal ve hizmet üretilir. Bir o kadar fiyat oluşur. Ekonominin düzgün işleyişine hepsi katkı yapar. Ama döviz kurunun yeri özeldir. George Orwell’in dili ile, “tüm fiyatlar eşittir ama döviz kuru daha eşittir.”
Kurun kritik işlevi üretken sektörlerin nispi kârlılığını belirlemektir. Ucuz döviz iç piyasa için üretimi, özellikle hizmetleri teşvik eder. Pahalı döviz dış piyasa için üretimi özellikle sanayiyi destekler. Büyüme, istihdam, enflasyon vs. diğer göstergeleri etkiler.
Doğal olarak önemli olan nispi enflasyona göre düzeltilmiş reel döviz kurudur. Merkez Bankası tüketici ve üretici fiyatlarına hesaplayarak Tartılı Efektif Reel Kuru yayınlıyor. ÜFE daha gerçekçi kabul edilir; zaten arada anlamlı bir fark yok.
Aralık 1999’u baz alan reel kur endeksi 2003 sonrası için grafikte izleniyor. Kısa dönemde reel kur dalgalanıyor. Ama uzun dönemde TL ciddi şekilde değer kazanıyor. Dikkat: Kriz bu eğilimi değiştirmiyor. Son üç ayda TL’nin değer artışı hızlanıyor.
Ne yapacağız? TL’nin değerini mali piyasaların keyfine bırakacak mıyız? Yoksa Türkiye’nin uzun dönemli büyüme hedefleri ile uyumlu bir kur düzeyi için müdahale edecek miyiz? Kim ve nasıl müdahale edecek? G. Uras’ın attığı topa giriyorum; devamı gelecek.
Özhan Canaydın
Şimdi Galatasaray Üniversitesi olan Ortaköy’deki eski sarayda 1954’te lisenin yatılı ilkokul ve yetiştirici sınıfları vardı. Sevgili Özhan’la orada tanıştık. Ortaokulu aynı şubede okuduk. Bir ara önlü arkalı oturduk.
Spor kariyerimiz kulübün küçükler takımında beraber başladı. Benimki birkaç ay sürdü. Yeteneksiz bulup attılar. Müziğe geçtim. Özhan başarı ile devam etti. Hayatının önemli bölümünü liseye ve kulübe adadı. En zor günlerde sorumluluk aldı. Büyük hizmetlere imza attı.
Can Yücel İdris Hoca’ya demişti; Özhan da “adam gibi adamdı”. Gerçek bir dostu ve eşi bulunmaz bir beyefendiyi çok erken kaybettik. Özhan’sız pilav, cemiyet, kongre nasıl olabilir? Çok zor. Ailesine ve Galatasaray camiasına sabır dilerim. Allah rahmet eylesin.
TL’nin reel değeri
Haberin Devamı