Haftanın önemli haberi ABD’den geldi. İşsizlik oranının Ekim’de yüzde 10.2’ye yükseldiği açıklandı. 1983’ten bu yana en yüksek işsizlik oranıdır. Yüzde 10’ın aşılmasının bir an meselesi olduğu zaten biliniyordu. Gene de mali piyasaları salladı.
Ücret-maaş karşılığı çalışanlar ABD’de istihdamın yüzde 90’dan fazlasını oluşturur. O nedenle bordrolu (payroll) istihdamı en kritik ekonomik göstergedir. Bilgi notu: son yıllarda artmasına rağmen Türkiye’de hâlâ yüzde 60’ın altındadır.
Hızla artan işsizler Başkan Obama ve Demokrat Parti için kötü haberdir. Vatandaş yüksek işsizliğin faturasını daima iktidardaki partiye keser. Seçimlerde mutlaka cezalandırır. Geçen hafta yapılan ara seçimler bunu teyid ediyor.
Dolayısı ile iktisat politikasını da siyaset belirliyor. Enflasyon, bütçe açığı, kamu borcu dinamiği, vs. ekonomik riskleri ikinci plana itiyor. Gevşek politikaları sürdürmeye zorluyor. Nitekim Fed daha uzun süre sıfır faize devam edeceğini açıkladı.
Genetikle oynanınca
Son çeyrek yüzyılda genellikle biyolojide, özellikle genetik alanında gerçekleşen dönüşümün ekonomiye yansıması kaçınılmazdı. Doğal olarak, önce ilaç sanayini etkiledi. Mucizevi sonuçlar veren bir dizi ilaç piyasaya çıktı.
Yeni nesil ilaçlardan birini ben de üç buçuk yıldır kullanıyorum. Prospektüsünü okuduğumda az kalsın vazgeçecektim. Muhtemel yan etkileri bir kitap dolduruyordu. Ama hastalığı denetim altına almakta çok başarılı oldu. Yaşamı onsuz düşünemiyorum.
İlaç sanayini tarım kesimi izledi. Aşılama, eleme ve ıslah yöntemleri tarımda binlerce yıldır kullanılıyordu. Bu kez laboratuvarda tarım ürünlerinin genlerini değiştirme olanağı belirdi. Böylece varolan gıda ürünlerinin genetik olarak dönüştürülmüş varyantları üretildi.
Örneğin elimize iki mısır tanesi alalım. Bakınca ayırdetmek imkansız. Halbuki biri doğal süreçlerde diğeri laboratuvarda evrilmiş. Temel vasıfları benziyor ama ayrıntılar farklı. Diyelim ki biri mısır üretimini vuran bazı böcek ve hastalıkları karşı bağışıklığa sahip.
Ne yapacağız? Daha verimli, daha ekonomik, vs. deyip yeni mısırı kabullenecek miyiz? Ya şu anda bilinmeyen olumsuz yan etkileri varsa? Ne yapacağız? Türkiye bu konu ile yeni tanıştı. AB ülkelerinde yıllardır tartışılıyor.
Zor karar
Bilimsel-teknolojik gelişme sayesinde verimlilikte ve oradan toplumsal refahta büyük artışlar mümkün oluyor. Ama bu ikili karşısında insanoğlu hep ikirciklidir. Refah artışını tereddütsüz ister. Ama teknolojik gelişmeye genellikle şüphe ile bakar.
Piyasa ekonomisinde kâr dürtüsü işleri iyice karıştırır. Yeni teknolojiyi üreten firmaların kâr amacı ile bizden gerçekleri saklamasından korkarız. Üstelik korkmakta haklı olduğumuzu kanıtlayan vaka çoktur.
Velhasıl Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) hakkında tavrımı belirlemekte zorlanıyorum. İyi denetlenmesi gerektiği kesindir. Ama, yasakçı usluba karşıyım. Teknolojik gelişmeyi örselemeyen piyasa çözümlerine inanırım. Doğrusu odur.
Teknoloji ve refah
Haberin Devamı