Cumartesi yazımı gazeteye yolladığımda gece yarısı açıklanan vergi artışlarından haberim yoktu. İlginç bir tesadüf oldu. Benim köşemde maliye politikasını sıkmak hatadır yazıyordu. Manşetlere ise zamlı fiyatlar taşınmıştı.
Aslında ekonomi yönetimi son günlerde bu yönde işaretler veriyordu. Geçmişi de var. Haziranda yaptığı istişare toplantısında Başbakan Yardımcısı Babacan’a ekonomide yavaşlama hâlinde maliye politikası tavrını sormuştum. Disipline devam demişti.
Ona rağmen bu kadar çabuk vergi artışı beklemiyordum. Maliye politikasını sıkmadan sonbahar gidişatını görmeleri, yani zamları yeni yıla kaydırmaları daha gerçekçi duruyordu. Yanılmışım.
‘Orta yolcular’
Türkiye’de iktisat politikası tartışmalarını “iki tarz-ı iktisat” şeklinde özetlediğim biliniyor. “Sıcak paracılar” sıkı maliye politikası ve yüksek faizin dış kaynak getirmesini istiyor. “Kurcular” düşük değerli TL ile ihracata desteği tercih ediyor.
Siyah-beyaz iki uç oluşuyor. Normaldir. Tartışma fiilen iktisat politikası sorumluluğu taşımayan akademisyen ve köşe yazarı iktisatçılar arasında geçiyor. Bilgisayarın başında “şunu yap, şöyle yap” diye ahkâm kesiliyor. “Bekâra karı boşamak kolay” denir.
Halbuki ekonomiyi yönetenler için grinin tonları caziptir. Hak veriyorum. Neticede sırtta yumurta küfesi var. Adımları dikkatle atmak, sert hareketler yapmamak, yavaş yürümek gerekiyor. “Tavşana kaç, tazıya tut” üslubuna çok müsaittir.
Zihniyet boyutu da önemli. İktidar kendisini “muhafazakâr” sıfatı ile tanımlıyor. Sözcük zaten tedbirli olmak, fazla risk almamak, hızlı dönüşleri sevmemek ve benzeri davranışları içeriyor.
Böylece ekonomi yönetiminin üçüncü “tarz-ı iktisadı” oluşuyor: “Orta yolcular”. Döviz kuruna yaklaşımda somutlaşıyor. Çünkü yönetim TL’nin biraz değer kaybetmesinden yana ama düşük değerli de olmaması için çaba gösteriyor.
İki cami arasında
“Sıcak paracılar” faizi düşük tutarak TL’ye değer kaybettiren para politikasına bozuluyor. Kredi hacmini sınırlayan ve bankaların kârlarını düşüren tedbirleri çok yanlış buluyor. Ama maliye politikasının sıkılmasını destekliyor.
“Kurcular” düşük faizi, TL’nin değer kaybını ve kredi artışını sınırlanmasını destekliyor. Para politikasını, kuru baskı altında tuttuğu için eleştiriyor. Maliye politikasının sıkılmasına ise bozuluyor. Benim bu cenahta yer aldığım biliniyor.
Neticede iki cenah da yönetimin uyguladığı politikayı beğenmiyor. Sorunlu buluyor. Eleştiriler yöneltiyor. Eskiler “İki cami arasında kalmış beynamaz” der. Orta yolun hâlini özetliyor.
“Orta yol” başarılı olur mu? Sanmıyorum. Kısa dönemde riski azaltacağı düşünülen politikalar çoğu kez uzun dönemde ciddi sorunlar yaratır. “Amaçlanmayan sonuçlar kanunu” ünlüdür.
Aklıma hemen 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikaları geliyor. Son iki yazımda 2009 krizinde geciken politika tepkisinin maliyetini hatırlattım. Ama yerim bitti. Ayrıntılar bir başka yazıya kaldı.
‘Tarz-ı iktisat’ üçlendi
Haberin Devamı