Bilgi Üniversitesi birinci sınıflarına iktisada giriş dersinde G. Mankiw’in kitabını okutuyoruz. İlk dersin konusu iktisadın on temel ilkesidir. Bunlardan biri “İnsan teşviklere karşılık verir” der.
Ne demek? Toplumu oluşturan bireyler karar alırken içinde yaşadıkları ortamın kurallarına bakarlar. Akıl dışı ya da yanlış gibi duran bireysel davranışların kararı aslında ilk bakışta görülmeyen kurallar tarafından teşvik edildiği için alınır.
Bu ilke pek çok toplumsal olayın açıklanmasında fevkalade önemli bir analitik enstrümandır. Bu şekilde bakmayı öğrenmek bizi tasviri analiz sanma tehlikesinden korur. Çözümün esas unsurlarını görmeyi mümkün kılar.
Lider hegemonyası
Türk siyasi yaşamında en yaygın şikâyet konularının başında siyasi partilerde lider hegemonyası gelir. Gerçekten, siyasi partilerde genel başkanın teorik olarak onu seçen parti örgütü üstünde olağanüstü güce sahip olduğu gözlenmektedir.
Seçim öncesi, partiler milletvekili adaylarını belirlerken konu iyice alevlenir. Çünkü kamuoyu kimin milletvekili olacağına parti liderinin karar verdiğini, partiler kanununun ön seçim maddelerinin işlemediğini, vs. tekrar hatırlar.
Lider hakimiyetinin çevrimselliği mükemmeldir. Seçimlerde parti adaylarını belirleme yetkisi, parti içinde lidere muhalefetin maliyetini çok yükseltir. Böylece lider kendisini seçecek örgütü seçer hale gelir. Dolayısı ile aday belirleme yetkisini korur.
Yukarıda tasvir edilen durumu tüm gözlemciler kabul eder. Genel yaklaşım kabahati oyunun aktörlerinde, yani lider ve partililerin kişisel özelliklerinde bulur. Bazen lider partilerine oy verdikleri için seçmeni suçlayanlar bile çıkar.
Halbuki ortada lider hegemonyasını teşvik eden bir sistem vardır. Bir dizi ilgisiz gibi duran kural, katılanların iradelerinden bağımsız şekilde bu sonuca yol açar. Söz konusu olan seçim sistemidir.
Çoklu bölgenin ürünüdür
Temsili demokrasi, adı üstünde, vatandaşın kamu yönetimine şahsen değil, bir temsilci aracılığı ile katılmasıdır. Dolayısı ile temsil mekanizmasının nasıl çalışacağı büyük önem kazanır. Seçim sistemi bunu düzenler.
Demokrasinin beşiğinde tekli (dar) seçim bölgesi vardır. Az çok eşit nüfus bir seçim bölgesidir. Bölge seçmenini bir kişi temsil eder. Adaylar arasında en yüksek oyu alan temsilci (milletvekili) seçilir. Seçmenle vekili arasındaki doğrudan ilişki lider sultasına karşı en büyük güvencedir. Seçmen sadece partiye ve liderine değil, aynı zamanda adaylara da bakarak oyunu kullanır.
Türkiye çoklu (geniş) seçim bölgesi sistemini tercih etmiştir. İstanbul’un 70 küsur milletvekili üç seçim bölgesinden seçilir. Seçilenler anonimdir. Seçmenin parti liderine oy vermekten başka çaresi yoktur. Zaten adayları da lider belirler.
Durum çok açıktır. Çoklu (geniş) bölge sistemi kaldığı sürece lider hegemonyası engellenemez. Çünkü sistem tarafından teşvik edilmektedir. Alternatif önerimi bir başka yazıda anlatacağım.
Seçim sistemi reformu
Haberin Devamı