Dani Rodrik’in Forum İstanbul’da yaptığı konuşmanın Türkiye ile ilgili kısmına ancak üçüncü yazıda gelebildim. İlk yazı kriz sonrasında büyümenin yavaşlamasını ve mali küreselleşmenin gerilemesini öngördü. İkincisi büyüme modellerine baktı.
İki “kötü” model tanımlandı. Türkiye’nin doğal kaynakları hammadde ihracatı ile büyümesine izin vermiyor. Ama son dönemde dış borçlanma ile büyümenin tipik bir örneğini oluşturuyor. Yeni küresel ortamda “kötü” model işlerliğini kaybediyor.
“İyi” model modern sanayi ve hizmet ürünleri ihracatı aracılığı ile yapısal dönüşümü hedefliyor. Büyüme potansiyeli hâlâ yüksek. Ancak yeni dönem onu da kısıtlıyor. Büyük dış fazlalara yol açan büyüme stratejisini zorlaştırıyor.
Türkiye deneyimi
Rodrik önce yakın geçmişte Türkiye ekonomisinin belirgin karakteristiklerini saptıyor. Türkiye’de yatırımların ve dolayısı ile büyümenin büyük ölçüde dış kaynak girişine bağımlı hale geldiği sonucuna ulaşıyor. Ortaya çıkan sorunları sayıyor.
En iyi bilineni, dış kaynak girişinde oynaklıktır. Daha önce kaç kere yaşandı? İç ya da dış nedenlerle dış finansman aniden kuruyor. Hatta daha önce gelenler de çıkmaya başlıyor. Kur, faiz vs. malum kâbuslar yaşanıyor.
Diğeri, yüksek oranlı dış kaynak girişlerinin TL’nin ciddi şekilde değer kazanmasına yol açmasıdır. Böylece ekonomiyi hızlı ve sürdürülebilir büyümeye taşıyacak yapısal dönüşümün en temel desteği kayboluyor.
Çünkü mal ve hizmet ihracatına yönelik yatırımların kârlılığı düşüyor. Büyümenin motoru tüketim ve iç piyasaya yönelik yatırımlar oluyor. Yani ekonominin hızlı büyümesi için iç tasarrufların hızla azalması gerekiyor.
Vurgulayalım. Düşük iç tasarruf, dev dış açık ve değerli TL birbirinden kopuk değildir. Tam tersine, aynı sürecin, Rodrik’in “kötü” dediği büyüme modelinin farklı yansımalarıdır.
“İyi” büyümenin gerekli koşulu
Rodrik yeni dönemde Türkiye’nin “iyi” büyümeye geçmesi için gerekli koşulu saptıyor. Dış finansmana bağımlılığı azaltmanın ve TL’nin değer kazanmasını engellemenin tek yolu iç tasarrufların yükseltilmesidir.
İç tasarrufların milli gelire oranında “birkaç puan” artış için bütçe disiplini ve özel tasarrufa teşvik istiyor. İç tasarruflar yükselmeden mikro reformların hızlı büyüme için yetersiz kalacağını savunuyor.
Rodrik’in analizine katılıyorum. Eski güzel günlere dönüş yoktur. Yeni koşullara uyum sağlayan tutarlı bir büyüme stratejisi zorunludur. Ayrıca, iktisat politikaları açısından geçiş sürecinin çok ciddi açmaz ve tuzaklarla dolu olduğunu hatırlatalım.
Rodrik’in Türkiye analizi
Haberin Devamı