Çarşamba sabah erken kalkıp bilgisayar başına gittim. Yatmadan Amerikan borsalarında yüzde 5 kayıp olduğunu öğrenmiştim. Tokyo’yu merak ediyordum. Yüzde 9.4’lük düşüşü görünce şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Bekleneceği gibi Çarşamba günü panik Avrupa’ya sıçradı. Buna karşılık Amerikan, İngiliz ve AB merkez bankaları faizlerde .5 puan indirime gittiklerini müşterek bir açıklama ile duyurdular. Diğerleri onları izledi.
Dün piyasalar daha sakin bir gün geçirdi. Bu aşamada, giderek derinleşen mali krizi yaratan reel dengesizliklerin küresel düzeyde oluştuğunu hatırlamak gerekiyor.
Yoksa düzeltme sürecinin neden bu kadar sancılı geçtiği kavranamaz.
2006 Haziran’ında (iki yıl üç ay önce) bu sütunda yayınlanan “Küresel Uyum Sorunları” (25/6/2006) başlıklı yazımdan uzun bir alıntı aşağıda yer alıyor. O gün biraz soyut kalmış olabilir. Bugün resmin tümünün daha iyi görülmesini kolaylaştıracağını sanıyorum:
Dünyayı değiştiren üç olay
Uzun dönemli perspektiften bakınca son onyılda dünya ekonomisinde ciddi uyum sorunlarının biriktiğini görüyoruz. Geri planda geçen yüzyılın son çeyreğinde gerçekleşen olaylar yatıyor. Bunlara küreselleşmenin yeni aşaması diyebiliriz.
Avrupa ve Japonya demokratik rejim ve piyasa ekonomisi içinde ABD’ye muadil gelir düzeyine ve kurumsal yapılara ulaştı. Aralarında korumacılığı asgariye indirdiler.
Sovyetler Birliği dağıldı. Soğuk savaş bitti. Demokrasi-piyasa ikilisine en ciddi tehdit gibi duran komünizm tarih sahnesinden çekildi. Bir kalemde dünya piyasa sistemi genişledi.
Dünya nüfusun neredeyse yarısını oluşturan iki ülke, Çin ve Hindistan, devasa bir atılımla küresel ekonomiye katıldılar. Biri sanayide, diğeri teknoloji-yoğun hizmet sektörlerinde gelişmiş ülkelere kafa tutmaya başladılar.
Reform yok, para verelim
Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun, tüm dünya ekonomileri bu tarihi dönüşümden etkilendi. Ancak, yeni koşullara uyum kendiliğinden gelmez. Toplum eski alışkanlıklarında direnir. Gene öyle oldu.
Avrupa ve Japonya yeni koşulların zorladığı yapısal reformları gerçekleştiremedi.
Dünya ekonomisine gelişmişlik düzeylerinin gerektirdiği katkıyı yapamadı.
ABD ise tehlikeli bir oyuna girişti.
20’nci yüzyılın sonundan itibaren ABD-Avrupa-Japonya ekseninde para musluklarının açılması bu çervede ele alınmalıdır.
Yapısal sorunları gizleme, çözümü erteleme çabasıdır. Ciddi hastalığa kozmetik tedavidir.
Dünya ekonomisi yeni ve zor bir döneme girmiştir. Yapısal sorunların nasıl çözüleceğini bilmiyoruz.
Ama bol likitide arkasında gizlenemeyececeği kesindir.
Resmin tümünü unutmayalım
Haberin Devamı