2001 krizi Türkiye’de iktisat politikası matrisinde köklü bir dönüşüme yol açtı. Kamu borcu patlayınca maliye politikasını borç dinamiğine kilitleme zorunluluğu doğdu. Konjonktürün denetimi için elde tek araç olarak para politikası kaldı.
Maalesef Türkiye bu yeni duruma hazır değilldi. Başlangıçta para politikasının iki temel ilkesi, şeffaflık ve hesap verilebilirlik bürokratik geleneklere yenildi. Yerini gizlilik ve sorumsuzluk aldı. Vahim para politikası hatalarının yolu açıldı. Temel ilkelerle uyumlu para politikasına ancak 2006’da enflasyon hedeflemesi ile birlikte geçildi. Maalesef geçmiş hataların olumsuz sonuçlarının ortaya çıktığı bir döneme rasladı. Ona rağmen para politikasını olumlu etkilediği giderek daha iyi görülüyor.
İki rapor
Cuma günü Merkez Bankası çok önemli iki rapor yayınladı. Biri gecelik faizlerde 0.25 puan indirimin kararlaştırıldığı 16 Ekim 2007 tarihli Para Politikası Kurulu - PPK toplantısının özeti. Diğeri ise bu yılın dördüncü (ve son) Enflasyon Raporu.
Enflasyon Raporu daha kapsamlı olanıdır. Üç ayda bir yayınlanır. Uzundur (72 sayfa). En önemlisi, hesapverilebilirlik ilkesinin ana unsuru olarak Merkez Bankası’nın kendi enflasyon tahminlerini açıklar. Toplantı özeti ise kısadır (6 sayfa). İçinde tahminler yoktur. Ancak esas para politikası analizi açısından arada çok az fark vardır. Çünkü Para Politikası Kurulu toplantısı ile Enflasyon Raporu’nun yazılışı aynı tarihlere denk gelmektedir. Aynı analizi yansıtmaktadırlar.
Bugün Enflasyon Raporu’na girmeyeceğim. Ekim enflasyonu bir hafta sonra açıklanıyor. Onu gördükten sonra enflasyon üstüne daha genel bir değerlendirme yapmayı tercih ediyorum.
Dış şoklar ve Merkez Bankası
PPK toplantı özetinin bir bölümü çok ilgimi çekti. Okuyucularımın dikkatinden kaçmış olabileceğini düşündüm. Paylaşmak istedim. PPK haklı olarak uluslararası likidite koşullarındaki ve kredi piyasalarındaki muhtemel olumsuz gelişmeleri ele alıyor. Büyük bir sorun beklemiyor. Gene de temkinliyim diyor. Sonraki cümleyi aynen alıyorum.
“Önümüzdeki dönemde riskten kaçış eğiliminin derinleşmesi ve bu durumun gelişmekte olan piyasalara olan yatırım iştahının azaltması durumunda, Merkez Bankası, etkin likidite yönetimi ile ve gerektiğinde diğer politika araçlarını kullanarak olası dalgalanmaların orta vadeli enflasyon görünümü üzerindeki etkilerini sınırlı tutmaya amaçlayacaktır”. (italikler benim).
Uzun ve iktisatçı argosu ile yazılmış cümleyi özetlemek istiyorum. Olumsuz dış koşullar sonucu hızlı sermaye çıkışının TL’de büyük değer kaybına yol açmaması için ne gerekiyorsa onu yaparım; parayı da kısarım, dövizi de satarım... Bu yaklaşımın Irak’a askeri müdahale gibi olumsuz iç koşullar halinde de geçerli olduğunu sanıyorum. Doğru-yanlış tartışmasına hiç girmeden duyurmakla yetiniyorum.
PPK toplantı özeti
Haberin Devamı