Mali sistemi kurtarmak için Bush yönetimi kesenin ağzını açağını açıklayınca mali piyasalar biraz sakinledi. Ancak şimdilik ortada genel laflar var. Öneri paketi daha Kongreye sunulmadı. Kongreden neyin nasıl çıkacağı ise hiç bilinmiyor.
Velhasıl kurtarma operasyonunun alacağı somut biçim ve ayrıntılara sahip değiliz. “Şeytan ayrıntıda gizlidir” derler. Konut kredisine bulaşmış herkes kurtarılacak mı? Konut kredisine bulaşmadan sıkıntıya düşenler ne olacak? Bu işin Hazine’ye maliyeti nedir?
Soruları uzatabiliriz. Bekleneceği gibi, kurtarma paketinin mali kesime ve reel ekonomiye yapabileceği olumlu etki bunlara verilen cevaplara bağlıdır. İlle “dağ fare doğuracak” demiyorum ama bu ihtimali de göz ardı etmemek gerekiyor.
Piyasanın sınırları
Kapitalizmin anavatanında önce dev mali kuruluşların devletleştirilmesi ardından özel kesim zararlarının kamulaştırılması çok eski bir kaygıyı yeniden canlandırdı. Modern ekonominin etkin işleyişinde tek alternatif piyasa mekanizması mıdır? Kaygılar yerindedir. Piyasa ekonomisi özel mülkiyet üzerine inşa edilmiştir. Bu ise aldğı riskle gelen mükafat ve maliyete sahip olmasıdır. Kâr ve zarar aynı olayın iki yanıdır. “Mükafat bireye ama maliyet topluma” anlayışına özel mülkiyette yer yoktur.
Ekonominin büyük bölümünü oluşturan olağan mal ve hizmetler için yukarıdaki ilkeyi yaşama geçirmek nispeten kolaydır. Domates, bakır, gömlek, otomobil, televizyon, ilaç, gazete vs. üreten çok sayıda firma kimsenin kılı kıpırdamadan sürekli batar.
Buna karşılık iki alanda piyasa kuralları bükülür. Biri piyasanın büyük gelir ve servet eşitsizlikleri yaratmasından kaynaklanır. Emek piyasasına kamu müdahale eder. İşsizlik, emeklilik ve sağlık sigortaları bu müdahalenin sonuçlarıdır.
Diğeri, para ile oynayan ve gelecekle ilgili vaatlerin işlem gördüğü mali piyasalardır. Bir: “Cinnet, panik ve çöküş” yani mali krizler yapılan işin özünde vardır. İki: Sahtekârlık ve dolandırıcılığa müsaittir. Üç İç sorunları tüm ekonomiyi hırpalar. Dolayısı ile mali kesim yoğun kamu müdahalesi altında çalışır.
Ne ilk ne de son
Tanım gereği teoriler soyut, ideolojiler saftır. Halbuki gerçek yaşamda pragmatizm hüküm sürer. Teori istediği kadar yanlış desin, ideologlar bağırarak itiraz etsin, örneğin işsizlik hızla artınca devlet aracılığı ile onlara iş yaratmanın, yardım etmenin yolları aranır ve bulunur. Aynı şekilde derinleşince mali kuruluşlar devletleştirilir. ABD’nin yakın tarihinde mali kesimi kurtarılmasına çok sayıda örnek mevcuttur. Bu kez sayılar daha büyük, o kadar. Yoksa ne “milattır”, ne de piyasa ekonomisinin sonudur. Siyasetçilerin sancılı bir düzeltmenin ağır maliyetlerini düşürme arayışlarıdır. O kadar.
Churchill’in demokrasi için söylediklerini piyasa için tekrarlayabiliriz: “Ekonomik faaliyetlerin örgütleme biçimi olarak piyasa aslında kaynak israf eden, yavaş ve verimsiz çalışan, imtiyazlı kesimler yaratan, velhasıl fevkalade kötü bir yöntemdir. Ancak, maalesef daha iyisi daha bulunamamıştır.”
Piyasa mekanizması tekleyince
Haberin Devamı