Para politikasına bakıyoruz

Haberin Devamı

Sıra ekonomideki yavaşlamaya karşı alınabilecek tedbirlere geldi. İktisat politikası tartışmasına girmeden Para Politikası Kurulu’nun kararını görmek istedim. Maalesef dün bir karışıklık oldu, sıcağı sıcağına değerlendiremedim.

Dört etken mali piyasaları para politikasının gevşemesi konusunda ikna etmişti. Hatırlatalım. Büyüme düşük çıktı. Dışarıda yeni bir para basma dalgası başladı. Siyasi ortam bozuluyor. Baz etkisi ile yıllık enflasyon aşağı inecek.

Aslında gevşeme son aylarda fiilen gerçekleşti. Merkez Bankası ortalama fonlama faizini haziranda yüzde 10’dan toplantı öncesinde yüzde 6,2’ye indirdi. Ama bunu koridorun alt ve üst sınırlarını ve haftalık repo faizini değiştirmeden yaptı.

Toplantıdan koridorun üst sınırında (fonlama faizi) 1 puan indirim bekleniyordu. Daha yüksek (1.5 puan) geldi. Gecelik fonlama faizi yüzde 10’a düştü. Haftalık repo faizi yüzde 5,75’te, gecelik borçlanma faizi yüzde 5’te sabit tutuldu.

Rezerv Opsiyon Katsayıları

Buna karşılık Rezerv Opsiyon Katsayıları (ROK) yükseltildi. Kısaca açıklamakta yarar görüyorum. Bankalar TL mevduatı için Merkez Bankası’nda karşılık tutuyor. Normali bunların TL olmasıdır.

Fakat araçlarını zenginleştirmek için dolar ve altın da listeye dâhil edildi. Zamanla döviz payını yüzde 60’a, altını yüzde 30’a çıkardı. Bunlara artan oranlı katsayılar uyguladı. Örneğin yüzde 40’ın üzerinde 1.80 TL (1 dolar) rezerv için 2 dolar yatırmak gerekiyor.

Neden “opsiyon”? Çünkü dolar ve altın zorunlu değil; banka karar veriyor. Tümüne yakın kullanıldığı anlaşılıyor. Dövizle rezerv 23 milyar dolara ulaşmıştı. Toplantıda katsayılar 0.2 puan arttı. Merkez Bankası 3.6 milyar dolar ek döviz öngörüyor. Piyasaya 6.5 milyar TL ek likidite verilmesi demektir.

ROK’a neden gerek duyuldu? Birden fazla amaç var. İlkini söyledik: Piyasada TL likiditesinin artması gecelik faizi aşağı itiyor. Aynı anda bankaların döviz bozdurmadan TL likiditesi bulması TL üzerinde değerlenme baskısını azaltıyor. Nihayet Merkez Bankası’nın döviz rezervleri artışı bir mali çalkantıya karşı güvence oluşturuyor.

Yeterli mi?

Bu açıdan kararlar para politikasının dengelemeye çalıştığı üç temel hedefle uyumludur. Bir: İç talepte daralmayı durdurmak için faiz düşmeli. Büyümeye destektir. İki: Dış açığın küçülmesi için rekabetçi kur korunmalı. Düzeltmeye destektir. Üç: Mali istikrar için ani sermaye kaçışına hazırlıklı olunmalı. Fiyat istikrarına destektir.

Geriye kritik bir soru kalıyor. Mevcut konjonktürde koridorun üst sınırında 1.5 puan indirim ve rezerv katsayılarında 0.2 puan artış bu hedeflere ulaşmak için yeterli midir? Daha açık soralım. Kredi faizlerine yansıması iç talebi canlandırır mı? Kura etkisi dış talebi güçlendirir mi? Rezerv artışı TL’ye saldırıya karşı kalkan oluşturur mu?

Belli ki Merkez Bankası yönetimi dengeyi doğru tutturduğuna inanıyor. Katılmadığımı söylemeliyim. Bu hâli ile para politikasını aşırı temkinli ve gereksiz şekilde sıkı buluyorum. Büyümeye ve rekabetçi kura gerekli desteği vermiyor. Enflasyona ve mali istikrarsızlığa odaklanıyor. Böylece yumuşak inişi riske atıyor.

Bu filmi daha önce görmüştük. 2008 sonbaharını hatırlatırım. Benzer tavırla o zaman da politikalar zamanında gevşetilmedi. Böylece resesyon derinleşti. Faturası topluma çıktı. Benden söylemesi...

DİĞER YENİ YAZILAR