Ocak enflasyonu

Haberin Devamı

Enflasyonu görmek için yazımı Perşembe’den Cuma’ya almıştım. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Seyahat planım karıştı, yazamadım. Neticede Ocak enflasyonuna sıcağı sıcağına bakamadım. Okuyucularımdan özür diliyorum.

Mevcut konjonktürde iktisat politikaları açısından iki gösterge öne çıkıyor. Biri dış açıktaki tehlikeli seyirdir.

2010 yılı ödemeler dengesi bu hafta açıklanıyor. Cari işlemler açığının 50 milyar dolara yaklaştığı biliniyor.

Diğeri enflasyondur. 2010’da çok tartışıldı. Özellikle gıda fiyatlarında yaşanan ciddi oynaklık bir ara enflasyonu tırmandırdı. Buna mali kesimin faiz arttırımı umutları eklendi. Ardından para politikası değişti. Faiz indi, kur kıpırdadı. İşler iyice karıştı.

Bu koşullarda tüketici fiyatlarının yılın ilk aylarındaki davranışı özel önem kazandı. Soru basittir. İç talepte rekor büyümeye döviz kurunda artışın eklenmesi enflasyonu nasıl etkileyecek? Yeni para politikası için kritik bir sınav sayılabilir.

Tarihi rekor

Geçen yılla karşılaştırarak başlayalım. 2010’un ilk yarısında vergilerde ve gıda fiyatlarında yüksek oranlı artışlar enflasyonu yukarı çekmişti. Merkez Bankası bu olayın arz kökenli ve geçici olduğunu savundu. Ben de bu görüşe katıldım.

Çünkü diğer göstergelerde fiyatlama davranışlarını değiştirecek boyutta bir talep baskısı görülmüyordu. Merkez Bankası ÖKTG-I diye adlandırılan göstergeyi tercih ediyor. Ben kira artışlarını izliyorum.

Nitekim yılın son çeyreğinde gıda fiyatları sert bir düzeltme yaptı. Şaşırtıcı değildi; sonsuza kadar yükselemezdi. Onunla beraber tüketici enflasyonu hızla düştü. Yılı hedefin altında bitirdi.

2011 başında baz etkileri devreye girdi. Hükümet bu yıl maliye politikasını sıkma gereğini duymadı. Yani vergiler artmadı. Gıda fiyatları zirveden zaten dönmüştü. Dolayısı ile yıllık enflasyonda ciddi düşüş kaçınılmaz hale geldi.

Sonucu medyada izlediniz. Ocak’ta tüketici fiyatlarında yıllık artış yüzde 4.9’a geriledi. Tarihi bir rekordur. Son kırk küsür yılın en düşük tüketici enflasyonudur. 2011’e sakin bir enflasyon ortamında girildiğine işaretdir.

Eğilim olumlu ama...

Ayrıntıya inelim. Kira artış hızında yavaşlama Ocak’ta sürdü. Bir yılda 1 puan düşüşle yüzde 3.9’a indi. Fevkalade önemsediğim biliniyor. Kira artışı bu düzeyde kaldığı sürece talep baskısından söz etmek zordur.

Buna karşılık çekirdek enflasyon göstergesinde (ÖKTG-I) küçük bir artış belirdi. Sonbaharda yıllık yüzde 2.5’a kadar gerilemişti. Ocak’ta yüzde 3.2’ye yükseldi. Hala 2003 sonrasının en düşük değerleri arasındadır. Enflasyon hedefi ile tutarsız durmuyor.

Gelelim risklere. En önemlisi, Ocak verileri kur etkisini tam yansıtmıyor. TL’deki değer kaybının fiyatlara etkisi ancak Şubat ve sonrasında görülecektir. Diğeri enerji ve hammadde fiyatlarıdır. Petrolde 100 doların üstü mümkün duruyor.

Kur ve enerji fiyatları mutlaka maliyet baskısı yaratır.

Çekirdek enflasyonu etkiler mi? Ne kadar? Fiyatlama davranışlarının nasıl değiştiğine bağlıdır. Şu anda fazla bir şey söyleyemiyoruz. Önümüzdeki aylarda önümüzü daha net göreceğiz.

DİĞER YENİ YAZILAR