Nisanda enflasyon

Haberin Devamı

Salı günü döviz kuru aniden kıpırdadı. Yukarı hareket dün de sürdü. Son baktığımda döviz sepeti (yarım dolar artı yarım euro) 1.91 TL’yi aşmıştı. Cumaya kıyasla TL’nin değer kaybı yüzde 2’ye ulaştı. Dikkatinizi çekmek istedim.

Başbakan Erdoğan’ın düşük faiz talebi iktisatçıları hemen böldü. Lehte ve aleyhte yazılar iki gündür köşelerde çıkıyor. Gayri ihtiyari iki yıl öncesinin IMF’yle anlaşma polemiklerini hatırladım. Zaten taraflar da örtüşüyor.

Ancak, önemli bir fark var. “Yüksek faiz-düşük kur” lobisinde form düşüklüğü gözlüyorum. Mağlup pehlivan güreşe doymaz denir. Doğrudur ama yorulur. Nitekim “düşük faiz-yüksek kur” isteyenlerin sesi bu kez daha gür çıkıyor. Benim tavrım biliniyor.

Ezberler bozuluyor

Nisan enflasyonu TÜİK tarafından açıklandı. Tüketici fiyatlarında aylık artış yüzde 0.9 çıktı. Geçen yılın 0.3 puan üstündedir. Böylece yıllık tüketici enflasyonu aynı oranda artarak yüzde 4,3’e yükseldi.

Salı günü değinmiştim. Piyasa analistleri daha yüksek bekliyordu. Ne kadarı tahmin, ne kadarı umuttu, bilmiyorum. Çünkü piyasanın çok arzuladığı faiz artırımı için son (ve tek) umut enflasyonda kalıcı bir yükselişti. Bir türlü gerçekleşmiyor.

Şu sıralarda enflasyonun seyri iktisat politikası açısından büyük önem kazandı. Bu cephede çok ilginç şeyler olduğunu kabul etmek gerekiyor. Eski ezberlerin birer birer bozulduğunu izliyoruz.

Önce talebe bakalım. Büyümede rekor kırılıyor. İhracatla mı? Hayır. İç taleple, özel tüketim ve yatırım harcamalarındaki patlama sayesinde. Ne beklersiniz? Talep enflasyonunun hızlanmasını.

Maliyetlerle devam edelim. Petrol 120 dolarda geziniyor. Başta gıda, emtia fiyatları da fevkalade yüksek. Üstüne, döviz sepeti bazında TL de değer kaybediyor. Ne beklersiniz? Maliyet enflasyonunun canlanmasını.

Halbuki ne oluyor? Toplam talepteki canlılığa ve artan girdi maliyetlerine rağmen enflasyon son kırk küsur yılın en düşük düzeylerinde kalıyor.

Enflasyon baskısı var mı?

Fiyatlar üzerinde talep baskısını ölçmek için uzun süredir kira kalemini kullanıyorum. Doğrusu zaman geçtikçe bu göstergeye güvenim artıyor. Endeksin yarıdan fazlasını oluşturan hizmet kesimlerinde fiyatlama davranışlarını iyi yansıttığı görülüyor.

Yıllık kira artışı 2007 baharına kadar yüzde 20’lerde (enflasyonun iki katı ve üstü) seyrediyordu. Sonra düşüşe geçti. 2010 yazında yüzde 4’e indi. Ve orada tutundu. Nisanda yüzde 4.1’le gene enflasyonun altında kaldı. Anlamlı bir artış eğilimi görülmüyor.

Diğeri Merkez Bankası’nın da kullandığı çekirdek enflasyondur (ÖKTG-I). Yıllık bazda iki yıldır enflasyondan düşük çıkıyordu. Geçen yaz yüzde 2.5’e kadar indi. Nisanda enflasyonla eşitlendi (yüzde 4.4 ). Maliyet baskısının çok sınırlı kaldığına işarettir.

Bundan sonra ne olur? Teknik ve arz kökenli nedenler (baz etkisi, gıda-enerji, kur vs.) önümüzdeki dönemde geçici artışlara yol açar. Ancak mevcut eğilim değişmez. Yıl sonunda hedeften sapma ihtimali düşüktür.

DİĞER YENİ YAZILAR