Geçen hafta okulu açtık. “Şu öğrenciler olmasa...” diye hayıflanan Osmanlı Maarif Nazırını her sonbahar anarım. Bu yıl iki yeni derse başladım. Neticede köşe yazısı yazmadığım günlerde onları hazırlardım.
Aradan zaman geçtiğine göre hatırlatmakta yarar var. Son yazımda milli gelir verilerine baktım. Özel kesim makine-teçhizat yatırımlarındaki artışa dikkat çektim. Arada kriz çıkmazsa kaldığım yerden devam ederim dedim.
Kriz çıktı mı? Sözcüğe verilen anlama bağlıdır. Karine olarak Lehman Biraderlerin batışını alırsak kesinlikle “hayır” diyebiliriz. Buna karşılık küresel mali piyasalarda yüksek volatilite devam etti. Türkiye de kısmen etkilendi.
Velhasıl yazacak çok konu birikti.
“Korkun”
Başlık benim değil; The Economist’in bu hafta çıkan sayısının kapağında yer alıyor. Bir girdap resminin üzerindeki metin şöyle: “Politikacılar dünya ekonomisi hakkında fiilen bir şey yapmadıkları takdirde KORKUN”.
“Korkunun ecele yararı yok” denir. Aslında tam öyle değildir. Değişen koşullara uyum sağlamak daima meşakkatlidir. İnsan eski alışkanlıklarını sürdürmeye çalışır. Değişmeyi bir türlü kabullenemez. Bir şekilde zorlanması gerekir.
Zaten “kriz” sözcüğü ile özetlenen sürecin işlevi de budur. Olağan gidişatta kopuşa yol açar. İnsanları statükonun sürdürülemeyeceğine ikna eder. Nasıl? Korkutarak.
Atasözündeki gibi, “ölümü gösterir, sıtmaya razı eder”.
Uzun süredir vurguluyorum. Küresel kriz dünya ekonomisinde biriken reel dengesizliklerden kaynaklandı. Parasal operasyonlar kozmetikti. Düzeltmeye yetmedi. Siyaseten zor tercihler gerekiyordu. O gün artık gelmişe benziyor.
Bir hususun çok iyi anlaşılması gerekiyor. Sorunlar teknik değildir. Siyasidir. Siyasi iradenin oluşması halinde elde çok sayıda teknik çözüm alternatifi vardır. Euro bölgesinde çok net görülüyor. ABD-Çin bilek güreşi için de öyledir.
Belli ki önümüzdeki dönemde küresel konjonktüre yer ayırmamız gerekiyor.
Yumuşak iniş
Gelelim Türkiye’ye. Suskun günlerimde üç önemli veri yayınlandı. Bütçe yılın ilk sekiz ayında fazla verdi.
Ağustosta ihracat artışı ithalatın üzerine çıktı. Ve eylül enflasyonu beklentilere paralel geldi.
Diğer yandan, küresel gerginlik vatandaşın yakından izlediği iki göstergeyi etkiledi. Euro iki haftada 1.43 dolardan 1.33 dolara geriledi. İçeride dolar 1.76 TL’den 1.86 TL’ye yükseldi. Sepet kur ilk kez 2.19 TL’yi gördü.
İktisat politikası tartışmaları ise sürdü. IMF raporu “sıcak paracıları” destekledi. Mevcudu eleştirip eskiye dönüş önerdi. Merkez Bankası Başkanı Başçı ise “kurcuları” sevindirdi. TL’de değer kaybını sahiplendi. “Yumuşak inişi” kolaylaştırdığını söyledi.
Velhasıl iç konjonktür de son derece ilginç bir dönemece girdi. Yeni sezon heyecanlı geçeceğe benziyor.
Nerede kalmıştık?
Haberin Devamı