Dubai’de patlayan mali fırtına sonrasında dünya borsalarının yeni haftaya nasıl başlayacağı çok merak ediliyordu. Dün Asya’nın etkilenmediği, borsaların yükseldiği görüldü. Avrupa’da yavaşlayarak da olsa düşüş sürdü. Amerika sıkıntılı açıldı.
Dubai olayı yerel bir fırtına mı? Yoksa yeni bir küresel mali depreme dönüşebilir mi? Herkes bu sorulara cevap arıyor. Diğer bölgelere bulaşıcılık derecesini kestirmeye çalışıyor.
İlk tepki Birleşik Arap Emirlikleri Merkez Bankası’ndan geldi. Bayram tatiline rağmen bir açıklama yaparak bölge bankalarını destekleyeceğini açıkladı. Bankalardan mevduat çekilmesine karşı önemli bir tedbirdir.
Bugün TİM kasım ihracatını, cuma günü TÜİK Ekim dış ticaretini açıklıyor. Kasım enflasyonu perşembe yayınlanıyor. Konjonktür açısından üçü de önemlidir.
Faizi borçla ödemek
Dubai’deki sorunlar medya tarafından pertavsız altına alındı. İki kuruluş var: Dubai World ve Nakteel. İlki ikincisinin sahibi. Nakteel palmiye biçimindeki ünlü yapay adaları kuran büyük bir gayrimenkul geliştirme şirketi. İnşaatları borçla yapıyor. Bittikten sonra binaları satıyor ve borcunu geri ödüyor.
Gayrimenkul işlerinin yüksek kârlılığı Türkiye’den biliniyor. Ancak aynı zamanda ciddi riskler taşıyor. Biri derhal akla geliyor. Proje bittiğinde emlak talebi ve fiyatları ne olacak? Arz fazlası, ekonomik kriz vs. halinde binalar üreticinin elinde kalıyor.
Bu noktada borcun vade yapısı devreye giriyor. Borcu konjonktür riskini kapsayacak kadar uzun vadeli olan şirket emlak piyasasının toparlanmasını bekleyebiliyor. Kötü dönemi bir şekilde atlatıyor.
Ne var ki, vade uzadıkça kredi bulmak zorlaşıyor ve pahalılaşıyor. O zaman şirket risk alıyor. Borcu nasıl olsa çeviririm diyor. Uzun vadeli projeyi kısa vadeli borçla finanse ediyor. Ama emlak piyasasını vuran koşullar kredi piyasasını da kurutuyor.
Borcu çevirmek sadece anapara ödemesini geciktirmek değildir. Faiz için ek borçlanma gerekir. Kıyamet orada kopar. Nakit akımını iyi yönetemeyen kuruluş, bilançosu sağlam olsa bile iflas ihtimali ile karşı karşıya kalır.
Yanlış tabloyu yollayınca
Pazar günü araç parkındaki gelişmeleri yazdım. Ancak büyük bir hata yapmışım. Gazeteye hazırladığım özet tablo yerine üzerinde çalışılmamış ham verileri yollamışım. Dolayısı ile tablo metinde söylenenleri yansıtmıyordu.
“Sakınan göze çöp batar” derler. Yazıda tablo ya da grafik varsa kırk defa kontrol ederim. Anlaşılan üstüme Bayram rehaveti çökmüş. İlgili “Murphy kanunu” hemen çalışmış. Yanlış tablo gitmiş.
Doğrusu aşağıdadır. Eksik olan son üç sütundu: 2009’da araç sayısındaki artış, 2000’e kıyasla araç parkında artış oranları ve İstanbul’un araç parkındaki payı. Okuyucularımdan özür diliyorum.
Nakit akımının önemi
Haberin Devamı