Portekiz ve İspanya’nın tahvil ihraçları nisbeten sakin geçti. Ama faizleri artıyor. Asyalı ihracatçı ülkeler güçlü euro istiyor. Euro tahvili alıcılarına Japonya’dan sonra Çin eklendi. Merkel de olumlu konuşunca euro değer kazandı. Parite 1.34’ü gördü.
Alman ekonomisi 2010’da yüzde 3.6 büyüdü. Son otuz yılın (1981’den bu yana) en yüksek büyüme hızıdır. En büyük katkıyı ihracatın yaptığı anlaşılıyor. 180 milyar dolar cari işlemler fazlası var. Milli gelire oranı yüzde 5.2 ediyor.
BETAM konjonktür analizini yayınladı
(http://betam.bahcesehir.edu.tr). Zümrüt İmamoğlu ve Barış Soybilgen 2010’da büyüme hızını yüzde 8.7 öngörüyor. Son çeyrekte yüzde 8.2’ye tekabül ediyor. Bana biraz yüksek geldi.
Hazine nakit dengesi açıklandı. Bütçenin öncü göstergesidir. 2010’da faiz dışı fazla 6 milyar TL, toplam nakit açığı 35 milyar TL oldu. Bütçe hedefinin altındadır. Açığın milli gelire oranı yüzde 3 civarında çıkar.
Başkan Yılmaz İstanbul’da konuştu. Bazı vurguları mali piyasaları heyecanlandırdı. Faizin ve karşılık oranlarının değişmeyeceği umutları yeşerdi. “Tavuk-darı ambarı” meselini anımsadım. Bu hafta (Perşembe) öğreneceğiz.
Seri aynı, açı farklı
Yeni yaklaşımda para politikasının asli görevleri arasına mali istikrar eklendi. Kredi hacminde hızlı artışın mali istikrarı tehdit ettiği Merkez Bankası tarafından her fırsatta hatırlatılıyor. Faiz-dışı araçların önemi vurgulanıyor.
Bu bağlamda biz de kredi kanalını pertavsız altına aldık. Bu üçüncü yazı. İlk yazıda banka sisteminden reel kesime verilen kredilere baktık. Özellikle 2010 yılında kelimenin tam anlamı ile bir kredi patlaması yaşandığını saptadık.
İkinci yazıda analize kredilerin temel fonlama aracı olan reel kesim mevduatını dahil ettik. Kamu borçlanma çekilince kredi-mevduat oranının hızla tırmanarak 2010 yılında yüzde 80’e ulaştığını hesapladık.
Dikkatinizi çekerim. Elde iki veri var: Reel kesime krediler ve reel kesimin mevduatı. Bunlara farklı açılardan bakıyoruz. Reel değişim ve birbirine oranı önemli fakat yetersiz kalıyor. Dolayısı ile milli gelire oranlarını da bilmek gerekiyor.
Hâlâ düşük ama...
Bu amaçla serilerin yıl sonu değerlerini o yılın nominal milli gelirine bölüyoruz. 2010 yılı milli geliri kesinleşmedi. BETAM’ın yüzde 8.7 büyüme öngörüsünü kullandım. Zaten sonucu fazla etkilemiyor. 2002’den bu yana mevduatın ve kredilerin milli gelire oranı aşağıdaki grafikte izleniyor. Kredi/GSYH oranı ile başlayalım.
2002’de sadece yüzde 10 iken sekiz yılda dört katı artarak yüzde 40’a tırmanıyor. Özellikle 2010’da artış hızlanıyor.
Mevduat/GSYH oranı 2002’de yüzde 40’a yakın başlıyor. 2003’de düşüyor. Nedeni kurdur: döviz mevduatının TL değeri azaldı. Sekiz yılda 10 puan artışla yüzde 50’ye çıkıyor. 2010’da adeta yatay seyrettiğine dikkat çekelim.
Bankacılar bu oranların düşük olduğunu vurguluyor. Korkmayın demeye getiriyor. Doğrudur; AB ortalaması yüzde 100’ün üstündedir. Tehlike kredi tırmanırken mevduatın sabit kalmasında yatıyor. Tipik mali istikrarsızlık göstergesidir.
Mevduat, kredi ve milli gelir
Haberin Devamı