Çarşamba günü yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) olağan toplantısından sürpriz bir faiz indirimi kararı çıktı. Mali piyasalar Merkez Bankası’nın gecelik faizleri sabit tutmasını hatta artırmasını istiyorlardı. Çok şaşırdılar.
Enflasyon hedeflemesi rejiminde para politikasının temel aracı para piyasası faizleridir. Türkiye’de Merkez Bankası kendisine borç veren ve borç alan bankalara uyguladığı iki ayrı gecelik faiz oranını açıklıyor.
Yakın geçmişe kadar döviz arzındaki fazla bankayı hep borçlu durumda tutuyordu. Dolayısı ile borçlanma faizi gösterge kabul edildi. Şimdi durum tersine döndü. Banka piyasadan alacaklı hale gelince fonlama faizi de önem kazandı.
Borçlanma faizi Temmuz’da yüzde 16.75’e, fonlama faizi Haziran’da yüzde 20.25’e yükseltilmişti. Geçen ay fonlama faizi yarım puan indirildi. Bu toplantıda ise borçlanma faizi yüzde 16.25’e, fonlama faizi yüzde 18.75’e çekildi.
Gecikmiş ve yetersiz
Dalgalı kura geçilmesinden bu yana Merkez Bankası’nın faizi çok yüksek saptadığını savundum. Aşırı değerli TL’nin ve yol açtığı devasa dış açıkların 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikalarından kaynaklandığını her fırsatta söyledim.
Dolayısı ile, Merkez Bankası’nın geçmişte yaptığı faiz indirimlerini destekledim. Olsa olsa faizi indirmekte geç kaldığı ve yeterince cesur davranmadığı için eleştirdim. İndirimin daha önce ve daha büyük oranlı olabileceğini söyledim. Aynı tavrı bugün de sürdürüyorum.
Yaz başındaki faiz artırımının ekonominin gerçeklerine ters düştüğü şimdi çok daha net görülüyor. Faizi yükseltip iç talebi ve döviz kurunu bastırmak gereksizdi. Nitekim üçüncü çeyrekte büyümenin sıfır ya da eksi çıkacağı kesinleşti.
Türkiye ekonomisinin yıl ortasında başlayan ve 2009’u kapsayan ağır bir resesyona girdiği çok açıktır. Talep koşulları deflasyonisttir. Üstelik, enerji ve hammadde fiyatlarındaki hızlı düşüş dışarıdan deflasyon ithalini gündeme getirmiştir.
İndirim sonrasında da Türkiye reel gecelik faizde dünya rekoruna sahiptir. Beklenti anketinde bir yıl sonrası için enflasyon yüzde 9 çıkıyor. Fonlama reel faizi yüzde 9.75 eder. Resesyon ortamında yüzde 1 reel faiz bile yüksektir negatif olması tercih edilir.
Para politikası değişiyor mu?
Öte yandan, faiz kararının mali piyasa taleplerine ters düşmesi çok önemli bir başka soruyu gündeme getiriyor. Merkez Bankası son sekiz yıla damgasını vuran döviz kurunu baskı almayı amaçlayan para politikası anlayışını bırakıyor mu? Bu kararı para politikasında köklü bir değişimin işareti kabul edebilir miyiz?
Elimizde bu soruya kesin cevap verecek somut kanıtlar yok. Daha çok sezgilerle, yazılan ve söylenenlerin satır aralarından bir yargıya varmaya çalışıyoruz. En azından benim bu yönde umutlu olduğumu söylemeliyim.
Kısaca olayı özetleyelim. İçerideki resesyon ve dış kökenli girdi deflasyonu hızla enflasyonu düşürecektir. Bu ise faizlerin bütçe dengesi ve büyüme ile tutarlı düzeye çekilmesi fırsatıdır. Para politikasının normalleşmesi diyebiliriz.
Daha açık söyleyelim. Faiz indirimleri sanayiyi ve ihracatı destekleyen kur düzeyine enflasyonu azdırmadan ulaşmayı sağlayacaktır. Merkez Bankası’nın bu fırsatı kullanmasını temenni ederim.
Not: Geçen yazımda Irak savaşı sırasında Meclis’te reddedilen “tezkere” yerine “muhtıra” demişim. Özür diler ve uyaran okuyucularıma teşekkür ederim.
Merkez Bankası’nın faiz indirimi
Haberin Devamı