Gelişmiş ülkelerde 2009’un son çeyreği için geçici milli gelir verileri açıklanıyor. ABD’nin son çeyrek üretimi üçüncü çeyrekten yüzde 1,4 daha fazla oldu. Yıllık yüzde 5.7 gibi yüksek bir büyüme hızına tekabül ediyor.
Son çeyrekte İngiltere de nihayet resesyondan çıktı. Ama büyüme hızı hata sınırının içinde kalıyor: Yüzde 0.1. Büyük ülkeler arasında sadece İngiltere’de milli gelir altı çeyrek boyunca küçüldü.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile dünya görüşlerimiz kelimenin tam anlamı ile zıttır. Her konuda ters düşeriz. Davos’ta yaptığı konuşmada ilk kez benim de desteklediğim bir öneri getirdi. Küresel ödemeler sistemi için yeni bir Bretton Woods anlaşması istiyor.
Ocak enflasyonu yarın yayınlanıyor. Bu haftanın en önemli verisidir. Arz kökenli nispi fiyat değişimlerinin ekonominin geri kalanını, özellikle hizmetleri nasıl etkilediğini göreceğiz.
İlginç bir uzlaşma
Bakan Babacan ve ekonomi yönetimi ile yapılan istişare toplantısına değindik. Tartışmaların iki başlıkta, Mali Kural ve IMF’de yoğunlaştığını söyledik. Ama ayrıntılara girmedik.
“Mali Kural” son moda iktisat politikalarından birinin adıdır. Maliye politikasının önceden saptanmış bir dizi kurala bağlanması anlamına gelir. Bu yöntemle seçimle gelen hükümet ve parlamentoların bütçe yapma yetkilerinin kısıtlanması amaçlanır.
Devletin ekonomiye müdahalesini asgari düzeyde tutmak piyasa yanlısı-muhafazakâr iktisatçıların temel hedefidir. Onlar için piyasa iyidir, siyasetçi-devlet kötüdür. Denk bütçeyi anayasal zorunluluk haline getirmek isteyenler çoktur.
Keynesçiler tersini savunur. Piyasa ekonomisi özünde istikrarsızdır. Başta mali piyasalar, ciddi dalgalanma nedenleri vardır. Sorunlar ancak devletin aktif müdahalesi ile hafifletilebilir. Temel aracı maliye politikasıdır.
Bu anlamda Mali Kural bir uzlaşmadır. Bir yandan, muhafazakârların arzuladığı gibi uzun dönemde kamu dengesini sağlar. Ama bir ekonomik daralma halinde Keynesçi bütçe açıklarına izin verir.
Katsayılar önemlidir
Bütçe döneminin tek yıldan sekiz-on yıla çıkartılması ile özdeştir. Hükümet ve parlamento, dönemin sonunda önceden saptanan bir mali disiplin göstergesine ulaşacağına söz verir. Genellikle kamu borcu/milli gelir oranı tercih edilir.
Sistemin cazibesi, aynı anda konjonktüre bağlı olarak tek tek yıllarda bütçe disiplininden ciddi sapmaların olabilmesidir. Ağır resesyon halinde bütçe açığı büyür. Borç oranı yükselir. Büyümenin ortalamanın üstüne çıktığı dönemlerde ise bütçe fazla bile verebilir. Borç oranı düşer.
Doğal olarak, ayrıntılara inince ciddi sorunlar belirir. Kuralın işleyeceği formülün katsayıları önem kazanır. Bunlar hem dönemin tümünde hem tek tek yıllarda maliye politikasını daha sıkı ya da daha gevşek yapabilir. Muhafazakâr-Keynesçi kapışması katsayılar üzerinden devam eder.
Özetleyelim: Mali Kural’a ilke olarak karşı değilim. Hükümetin kendi iradesi ile mali disiplini sağlaması önemlidir. IMF anlaşmasından kesinlikle daha yararlıdır. Ancak katsayıları görmeden bundan fazlasını söyleyemem.
Mali Kural
Haberin Devamı