Dünya mali piyasalarını etkisi altına alan çalkantı doğal olarak ilgimizi çekiyor. İki hafta önceyi hatırlayın. Sinirler iyice gerilmişti. Giderek bir panik havası piyasalara hakim olmaya başlıyordu.
Devreye derhal gelişmiş ülkelerin merkez bankaları girdi. Başta ABD ve AB, para muslukları açıldı. Mali kesimin para otoritesinden istediği kadar borçlanmasına olanak sağlandı. Hatta ABD Merkez Bankası borç verme faizinde küçük bir indirime bile gitti.
Bollaşan likidite mali sistemi rahatlatttı. En azından oluşan panik havasını dağıttı. Sinirlerin biraz gevşemesine olanak sağladı. Piyasalara nisbi de olsa sükûnet getirdi. Zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış; bize de olup biteni tartışmak kaldı.
Mali piyasanın özelliği
İş adamı, tüccar ve esnafla konuşurken “piyasada nakit sıkışıklığı var” ya da “likidite yok” şikâyetini sık duyarız. Deşince karşımıza talep yetersizliği çıkar. Düşük talep satışları ve kâr marjını olumsuz etkiler. Ayrıca vade ile alınan stokların ödenmesini zorlaştırır.
Örneği bilerek reel ekonomiden, mal ve hizmetlerin alınıp satıldığı piyasalardan verdik. İlk bakışta mali piyasalar daha farklı durur. Mali varlıklar (menkul kıymetler) rekabetçi ve örgütlenmiş piyasalarda işlem görür.
“Likit” olma mali piyasaların tanımlayıcı vasıflarından biridir. Örneğin hisse senedi borsada oluşan fiyattan, tahvil ve döviz piyasa fiyatından derhal satılabilir. Kolay nakde dönüşme özelliği mali varlığın çok önemli bir cazibesidir.
Tahvil, borsa, döviz vs. mali varlık piyasaları neden likittir? Çünkü bu piyasalarda işlem hacmi çok yüksektir. Alışveriş miktarı çok olunca her potansiyel satıcının bir potansiyel alıcı bulma ihtimali artar.
Görüldüğü gibi, mali piyasalarda da likidite alıcı bolluğu ile ilgilidir. Şu ya da bu şekilde bir menkul değeri kimsenin almak istemediğini düşünelim. Alıcı olmayınca piyasada fiyat da oluşamaz. Artık o piyasa likit değildir.
Likidite krizi
Mali varlıkların temel özelliğinin kolayca elden çıkartılabilmeleri olması mali sistem açısından likiditeyi hayati kılar. Nedeni çok açıktır. Mali varlıklar likit oldukları için yani kolayca satılabilecekleri düşünüldüğünden elde tutulmaktadır. Satamama ihtimali belirdiği anda herkes onlardan kurtulmaya kalkacak ve piyasalar kilitlenecektir.
İşte, mali varlık piyasalarında alıcının şu ya da bu nedenle ortadan kaybolması durumuna “likidite krizi” denir. Panik sözcüğü de bu bağlamda kullanılır. Bu noktada kredi mekanizması devreye girer.
Mali sistemin kendi içindeki kredi işlemlerinde banka mali varlıkları garanti olarak kabul eder. Sorun çıkması halinde bunları satarak kredisini tahsil edecektir. Alıcı kaybolunca bankanın garantisi kağıt parçasına dönüşür.
Böylece mali varlık piyasasının sorunları hızla banka bilançolarına, oradan diğer kredilere yani reel ekonomiye taşınır. Son çalkantıda merkez bankalarının para musluklarını açmasının gerisinde bir likidite krizini engelleme çabası yatmaktadır.
Likidite üstüne
Haberin Devamı