Son yazıda dış açıkların ve dış fazlaların oluşturduğu küresel dengesizliğe baktık. Bazı ülkelerin dış açıkları ile başka ülkelerin dış fazlalarının aynı sürecin iki ayrı görüntüsü olduğunu hatırlattık.
Yazının bir paragrafı okuyucularımın dikkatini çekmiş. Şunu söylemiştim. Tanım icabı, dış açık veren ülke dış fazla veren ülkenin üretip tüketmediği geliri harcar. Üretimden gelir elde etmeden harcama yapılabilmesini ise mali sistem sağlar.
İşin içine dış fazla-dış açık, üretim-tüketim, gelir-harcama ve mali sistem girince profesyonel iktisatçılar bile zorlanır. Halbuki mali sistemde yaşanan sorunların kavranması açısından hayatidir. Üstelik dış açık ve finansmanı Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
Kredi mekanizması
Anlatım kolaylığı sağlamak için iki ülkeli bir dünya varsayalım. Gerçekçi olmak için Çin ve ABD diyelim. Sürecin çevrimsel olduğunu biliyoruz. Bir noktasından yola çıkalım. Sonunda aynı yere geri döneceğiz. Çin’in ABD ile dış ticaret fazlası var. Bu durumda ihracatçılar ellerinde biriken fazla dolarları merkez bankasına satıyorlar. Banka ise bu dolarları ABD devlet tahvillerine yatırıyor. Bu kısım çok basit: Döviz piyasasında arz ve talep dengededir. Ancak işin püf noktası başka yerde. Sürecin devamı ABD’ye geri dönen dolarların birileri tarafından mal ve hizmet alımında kullanılmasını gerektiriyor. Çin’in bunu yapmadığı çok açık. Kim ve nasıl yapacak?
Devreye bankalar ve mali sistem giriyor. Çin’e tahvil satışı mali sistemde ek kaynak anlamına geliyor. Bankalar borç verecek tüketici ve firma aramaya başlıyor. Aynı anda Çin’in tahvil talebi ABD faizlerini düşürüyor. Bu ise kredi talebini artırıyor. Kredi hacmindeki genişleme ABD’li tüketici ve firmalara gelirleri üstünde harcama yapma olanağını veriyor. Mal ve hizmet talebi üretimden sağlanan gelirin üstüne çıkıyor. Çin dış fazla, ABD ise dış açık veriyor. Böylece başlangıç noktasına dönüyoruz.
Risk içeridedir
Çin’in elindeki fazla dolarları nereye yatırdığı yukarıdaki analizin özünü değiştirmez. Örneğin devlet tahvili yerine özel kesim varlıklarına gittiğini düşünelim. Dolarlar Çin’in X şirketinin ABD’nin Y şirketini satın alması ile geri dönsün.
Bu paranın doğrudan mal ve hizmet talebine dönüşmesi ihtimali sıfıra yakındır. Varlığı satan parasını yemez. Dolaylı dönüşümü yine mali sistem gerçekleştirir. Genişleyen kredi hacmi tüketici ve firmaların harcamalarını artırmasına olanak sağlar. Bence mekanizmanın iyi anlaşılması son derece önemlidir. Bir: Dış açık oluşması için mutlaka tüketici ve firmaların üretimden elde ettikleri gelirden fazla harcama yapmaları gerekir. İki: Bunu kredi artışı sağlar. Üç: Kredi riskini açık veren ülkenin kendi mali sistemi taşır. Son olarak para politikasının rolünü hatırlatalım. Kredi hacmi ve para arzı merkez bankası tarafından yakından denetlenir. Dolayısı ile mekanizma merkez bankasının onayı olmadan çalışamaz. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Küresel dengesizlik ve mali sistem
Haberin Devamı