Küresel mali piyasalar haftaya tedirgin başladı. ABD piyasaları kapalı olduğu için Asya ve Avrupa borsaları izlendi. Parite 1.37 civarında seyretti. Libya’daki kargaşa petrol fiyatını yükseltti. İçeride İMKB düştü. Döviz kuru biraz kıpırdadı.
G-20 toplantısı sonuçlandı. Çin direnince, döviz kuru getirilen kriter demetinden çıkartıldı. Yani “yuan değer kazansın” talepleri için meşru zemin oluşmadı. Dış fazla tanımı da Çin’in istediği gibi gevşetildi. Sürpriz değildir.
Merkez Bankası iki önemli öncü göstergenin şubat sonuçlarını açıkladı. Takvim ve mevsim etkisi temizlenmiş kapasite kullanımı altı aylık yükselişten sonra ilk kez geriledi. Aralık ve ocakta yüzde 77 iken şubatta yüzde 76,1’e indi.
Benzer bir işaret reel kesim güven endeksinden geldi. Aylık endekste ocaktan şubata 2.6 puan düşüş var. Gene de geçen yılın 5 puan üstünde seyrettiğini hatırlatalım.
Her ikisi de sanayi üretimi artış hızında yavaşlama işaretidir. İyi haberdir.
2001 çok özeldir
Hayat ne kadar hızlı akıyor! 2001’in o karanlık şubat günlerinin üzerinden on yıl geçti. Halbuki bana çok taze gibi geliyordu. Dün radyoda dinlerken farkına vardım. Şaşırdım. O kadar oldu mu?
Benim neslim için ekonomik krizler, askeri darbeler gibi, olağan olaylardır . Ortaokulu 1955-57 krizinde bitirdim. Kahve yoktu. 1978-79’da profesörlüğe adaydım. Gene kahve yoktu. 1994’te Bilgi Üniversitesi’ne hazırlanıyorduk. Kahve vardı ama faiz ve döviz uçmuştu.
Şans mı? Şansızlık mı? Geçmişi yargılamak istemiyorum. Bizim neslin farklılığı demeyi tercih ediyorum. Evet, krizler içinde sıkıntılı günler geçirdik. Ama o arada çok deneyim kazandık. Öğrenmenin tek yolu galiba.
Bu kriz bolluğunda bile 2001in yeri çok özeldir. Çünkü diğerlerinden çok farklıdır. Diğer krizler arasında tektir. George Orwell’e nazire, “bütün krizler eşittir, ama 2001 daha eşittir” (!) diyebiliriz.
Fark nerede? Önceki üç kriz birbirine çok benzer. Üçü de popülist politikaların sonucudur. Kamu açıkları kökenlidir. Kriz hükümeti IMF’e götürdü. 2001’de ise önce IMF’le anlaşma geldi. Bütçe faiz-dışı fazla verdi. Reformlar devreye girdi. Kriz bir yıl sonra çıktı.
Unutamadığım gün
Krizle ilgili analizlerimi tekrar etmek istemiyorum. O günlerde hem gazetede hem Ekodiyalog’ta ayrıntılarına girmiştim. Neticede 2001 kalıcı etkiler bıraktı. Türkiye’yi popülizm belasından kurtardı. Siyasi haritasını değiştirdi.
Benim açımdan da tarihi bir krizdir. Unutsam bile vatandaş hatırlatıyor. 21 Şubat günü köşe yazımda “kur çapası sağlamdır; bırakılmamalıdır; bırakılmayacaktır” demiştim. Ama gazetenin birinci sayfasında sekiz sütuna “kur serbest” manşeti çıktı.
Daha büyük bir şanssızlık (!) olabilir mi? Bir gece önce yapsalar “yanlıştır ama olmuştur” diye yazardım. İki gün sonra olsa, bir bahane bulur, örneğin “arada koşullar değişti ” derdim. İşte böyle...
Krizin onuncu yılı
Haberin Devamı