Kredi notu saçmalığı

Haberin Devamı

İlginç bir gelişmeye dikkat çekelim. Komutanlar Salı günü gözaltına alındı. İki gündür ABD ve Avrupa borsaları inişe geçti. Doğal olarak İMKB daha sert düşüyor. Dolar ise euro, sterlin ve TL karşısında değer kazandı. Yani “balyoz” dünyayı vurdu! Şaka, şaka...

Şubat 2001’de Ecevit’le Sezer arasında çıkan tartışmadan çok daha ciddi bir siyasi kriz olduğu açıktır. Ama mali piyasalara etkisini karşılaştırmak mümkün değildir. Türkiye ekonomisinin dokuz yılda istikrar yolunda katettiği mesafenin bence en iyi kanıtıdır.

Şubat reel kesim güven endeksi ve kapasite kullanımı yayınlandı. İlkinde anlamlı bir yükseliş var, gelecek üç ay göstergeleri kriz öncesine geldi. İkincisi sonbaharda ulaştığı düzeyde yatay seyrediyor. Ilımlı toparlanma beklentileri ile tutarlıdır.

2009 sonu trafiğe kayıtlı motorlu araç verileri çıktı: toplam 14 milyon, otomobil 7 milyon, kamyonet 2.2 milyon. 5 kişiye bir motorlu araç, 10 kişiye bir otomobil demek. Kriz mriz, 2009’da otomobil sayısında 300 bin artış var.

Tuhaf bir görünüm

Son kredi notu artışı üstüne bir yazı planlamıştım. Amacım Türkiye’ye haksızlık yapıldığını göstermekti. Salı günü Radikal’de Mahfi Eğilmez benden iyi anlatmış; sözü ona bırakmaya karar verdim. Başlık ve tablo da onundur.

“Tabloda S&P’nin bazı ülkeler için yerel paraları cinsinden verdiği notlarla birlikte kredi derecelendirmesinde en fazla etkili olan üç ekonomik gösterge yer alıyor. (Kredi notu) bir ülkenin ya da şirketin alınan borcu zamanında geri ödeyip ödemeyeceği sorusunun yanıtıdır.

Tabloda tuhaf bir görünüm olduğu ilk bakışta fark ediliyor: Ya Türkiye ve Rusya’nın kredi notları yanlış ya da öteki ekonomilerin çoğunun. Tabloda kredi notu doğru gibi görünen iki ekonomi var: Çek Cumhuriyeti ve Polonya.

İrlanda’nın yüzde 14’lere varan bütçe açığı ve yüzde 64 olan kamu borç yüküyle kredi notunun AA değil BB olması gerekiyor. Portekiz’in ikiz açığının yüksekliğinin yanı sıra yüzde 75’e ulaşan kamu borç yüküyle kredi notunun karşılığı A+ değil BB- olmalı diye düşünüyorum.

Yunanistan’ın ikiz açığında ve kamu borç yükünde ortaya çıkan astronomik artışla kredi notunun BBB+ değil BB- olması akla daha yakın görünüyor. Bu çerçeve içinde bakıldığında Rusya’nın kredi notunun A, Türkiye’nin kredi notunun da BBB olması gerektiği kanısını taşıyorum.”

Hatalar masum mu?

Neden böyle oluyor? Mahfi ile devam edelim. “Kredi değerlendirme kuruluşları çok ağır hareket ettikleri için yanıltıcı oluyorlar. Türkiye’nin kredi notu 2006 yılı sonunda ya da en geç 2007 yılı başında BBB’ye ulaşmış olmalıydı. Çünkü Türkiye’nin son on yıllık dönemdeki en parlak yılı 2006’dır.”

Ya maliyeti? Gene Mahfi: “Bu gecikmeler yatırımcıyı yanıltıyor ve haksız yere maliyetleri etkiliyor. Örneğin Yunanistan son aylara gelene kadar hak etmediği orandaki yüksek kredi notuyla ucuza borçlanırken Türkiye hakkının karşılığı olmayan düşük kredi notuyla pahalı borçlanma yapıyordu.”

Demek ki derecelendirme hatasında kazanan ve kaybedenler var. Kaybeden yüksek reel faizleri ödeyen vergi mükellefidir. Kazanan ise yüksek reel getiri elde eden mali piyasalardır.

Acaba yapılan hatalar gerçekten masum mu? Derecelendirme kuruluşlarının kriz öncesi yaptıklarını görünce, süphelenmekte haklıyız. Ne dersiniz?

DİĞER YENİ YAZILAR