Kredi hacmi ve büyüme

Haberin Devamı

Geçen hafta toplanan AB zirvesinde çözüm kararlılığı belirginleşti. Bütçe disiplininin sert kurallara bağlanması anahtardır. Denetimi AB kurumları yapıyor. Yani üyelerin egemenliği kısıtlandı. Uymayanlara otomatik işleyen cezalar getirildi.

Buna karşılık mali piyasalar hiç mutlu olmadı. Tersine, tedirginlik arttı. Borsalar düştü. Euro-dolar paritesi 1.30’un altına indi. Neden? Çünkü arzulanan kurtarma operasyonu yapılmıyor. Almanya’nın dediği oldu.

Ya İngiltere? Geçmişi ile tutarlıdır. Ortak Pazar kurulurken küçümsedi. Yerine bir serbest ticaret bölgesi denedi. Yürümedi. Mecburen girdi ama gönülsüz ortak oldu. Siyasi birliğe giden sürece taş koydu. Euroya katılmadı.

Neden? İngiltere’ye özgü milliyetçiliğin hikayesi uzundur. Köşe yazısını aşıyor. Neticede tatsız bir köşeye sıkıştı. Bu süreç kolayca AB’den kopuşa dönüşebilir. Yazık ama doğrusu şaşırmam.

Kredi kanalı kritiktir

Büyüme analizi ile devam ediyorum. Perşembe günü talebin bileşenlerine baktım. Bir: Dış talep uzun süredir ilk kez büyümeye artı katkı yaptı. Döviz kurunun payı vardır. İki: Özel harcamaların artış hızı yavaşlıyor. Ancak hala çok yüksek seyrediyor.

Bugün kredi kanalının büyümeye etkisini ele alıyorum. Güçlü özel harcamanın gerisinde kredi hacminde yaşanan patlama yatıyor. Merkez Bankası her fırsatta vurguluyor. “Yumuşak iniş” için önkoşul kredi hacminin denetimidir diyor.

Piyasa ekonomisinde kredi kanalı kritiktir. Çünkü bankacılık sistemi gelir olmaksızın satın alma gücü yaratabilir. Merkez Bankası’nın para basması ile eşdeğerdir. Böylece özel kesimin kazanmadığı geliri harcamasına olanak sağlanır.

Nitekim tarih boyunca para politikasının asli işlevi kredi kanalının kontrolü olmuştu. Kökten piyasacı zihniyet son yirmi yılda bu yaklaşımı terketti. Bedeli ağır oldu. Sonunda küresel kriz geldi. Eski yöntemlere “iade-i itibar” edildi.

Net kredi ve nominal milli gelir

Banka sisteminin yarattığı satın alma gücünü nasıl ölçebiliriz? Tek başına kredi artışı gerekli bilgiyi taşımaz. Mevduat artışını düşmek gerekir. Aradaki fark bankaların özel kesime sağladığı satın alma gücüdür. Nominal büyüklükler kullanılır.

Karşılaştırma için cari fiyatlarla milli gelirdeki artışı alırız. Üçüncü çeyreğe bakalım. 2010’dan 2011’e mevduat 103 milyar TL, krediler 183 milyar TL, yani net kredi 80 milyar TL artmış. Halbuki nominal milli gelir artışı 52 milyar TL’de kalmış.

Grafik milli geliri sütunlar, net kredi artışı doğru ile milyar TL olarak ifade ediyor. Son bir yıl boyunca net kredi artışı milli gelir artışından büyüktür. Ayrıca ara giderek açılıyor. Dış açığın kökenindeki diğer etken budur.

Grafik çok öğreticidir. Para politikasının neden kredi kanalına odaklandığını açıklıyor. Kredi patlaması, aşırı değerli TL ile birlikte dengesizliğin temel nedenidir. Zapturapt altına alınması kaçınılmazdı.

DİĞER YENİ YAZILAR