Kimin kabahati?

Haberin Devamı

Küresel piyasalarda panik havası azaldı. İçerisi de sakin seyrediyor. Merkez Bankası seviniyordur. Buna karşılık tüketici güveninde sert düşüş görülüyor. Bütün endekslere yansıyor. Reel ekonomi için kötü haberdir.

Değişen küresel konjonktürün gelişen ülkelerde yarattığı kırılganlık ilginç bir tartışmayı tetikledi. Doğal olarak Türkiye’nin adı çok geçiyor. Sorun yaratan politikaların sorumluluğu kimde? Gelişmiş ülkelerde mi? Gelişen ülkelerde mi?

Gelişmiş ülkeler

Tartışmayı Paul Krugman başlattı. Ünlü blog’unu Twitter’da 1 milyon küsur kişi izliyor. Yazısından alıntı yapıyorum.

“Aslında sorun Türkiye değildir; Güney Afrika, Rusya, Macaristan, Hindistan ya da şu anda sarsılan diğerleri de değildir. Esas sorun, dünyanın zengin ekonomilerinin ABD, Euro bölgesi ve bazı küçük oyuncular, kendi zafiyetlerini çözmeyi becerememeleridir.”

Açalım. Gelişen ülkeler maliye politikasını yeterince gevşetse böylesine para basmaya gerek kalmazdı demeye getiriyor. Dolayısı ile gelişen ülkeleri bozan sermaye akımları gelişmiş ülkelerin sıkı maliye politikası tercihinin sonucu oluyor.

Neticede “parayı basanın hiç mi suçu yok?” sorusudur. Tipik sol-Keynes’çi tavırdır.

Gelişen ülkeler

Diğer tarafta Dani Rodrik yer alıyor. Bir başka ünlü iktisatçı Arvind Subramanian ile kaleme aldığı makaleden alıntı yapalım.

“Yükselen piyasalar bu durumu hak etmeyen bahtsız kurbanlar değildir; çoğu kendi ektiklerini şimdi biçiyorlar... Gerçek şu ki, yükselen ekonomilerin sıkıntıları iç politikadan kaynaklanan sorunlardır, yabancıların kabahati değildir. Bu ülkelerin şikâyetleri içeride yapılan tercih ve işler için dışarıyı suçlamanın klasik örnekleridir.”

Gelişen ülkeler bol paraya direnecek yerde ondan yararlanma yolunu seçti deniyor. “Borcu alanın hiç mi suçu yok?” sorusudur. Almanya’nın tavrını andırıyor.

Kim haklı? Aklıma Nasreddin Hoca’nın “sen de haklısın” hikâyesi geldi. Kararı size bırakıyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR