Sosyal bilimin zafiyetlerine arada sırada değinirim. Örneğin doğa bilimcisi hipotezini test etmek için kontrollü deneye başvurabilir. Ama toplum sosyal bilimciye bu yetkiyi asla tanımaz. Deneyi siyaset üzerinden kendisi yapar.
Bu açıdan seçimler gerçek zamanda toplumsal deneylerdir. Siyasi partiler topluma farklı öneriler sunar.
Vatandaş bunları değerlendirir. Bir karara ulaşır. Seçimde kullandığı oy bu kararını yansıtır.
Bir hususu vurgulamak gerekiyor. Seçmen mesaj vermez. Oy verir. Karşısındaki önerilerden birini tercih ettiğini ifade eder. O kadar. Doğru yaklaşım bu kararın nedenlerine yönelmektir. Seçim sonuçlarında afaki seçmen mesajları aramak değildir.
Geçen yazıda 2002 sonrasında siyasi yelpazede yaşanan konsolidasyona dikkat çektim. Kanıt olarak 2011’de oyların yüzde 95’ten fazlasının ilk dört partiye gitmesini gösterdim.
Bugün ekonomik boyutu devreye sokmak istiyorum.
Ekonominin katkısı
Yeni meclisin iki küçük partisi için ekonomi ikinci (üçüncü, dördüncü vs.) plandadır. MHP ve BDP’nin gerisinde Türk-Kürt milliyetçiliği ve aralarındaki çatışma yatıyor. Aldıkları oya ekonomik çıkar ve zihniyetin etkisi âdeta yoktur.
Aynı şeyi AKP ve CHP için söyleyemeyiz. Doğal olarak, ikisinin de ekonomi-dışı saiklerle oy kullanan “çekirdek” seçmeni vardır. Fakat seçim başarısı ancak onların dışındaki seçmenin desteği ile mümkündür.
Yüzer gezer oylar da deniyor.
Böylece meşru bir soruya geliyoruz. AKP ve CHP oy oranlarına ekonomik etkenlerin katkısı nedir? Verilen cevaplar birbirine benziyor. Yakın geçmişin hızlı büyümesi ile AKP’nin zaferi arasında bağ kuruluyor.
Gelişmiş ülkelerde de yaygın bir görüştür. İktidar partisi için canlı ekonomi avantajdır. Olumsuz konjonktür ise iktidarı zorlar. Aklıma hemen 2001 krizi sonrasında iktidar partilerinin meclis dışında kalması geliyor.
Bu tefsiri yetersiz buluyorum. Çünkü sadece geçmişe bakıyor. Seçmeni esas ilgilendiren ise gelecektir. İpuçları seçim kampanyasında ortaya çıkar. İktisat politikasının temel yönelimi seçmen kararını etkiler.
İki farklı kampanya
Bu seçimde AKP ve CHP’nin önerdikleri iktisat politikaları farklılaştı mı? Bence evet. AKP diğer iki seçimdeki söylemini sürdürdü. Ekonomik istikrarı savundu. Düşük enflasyon ve faizi, mali disiplini vs. vurguladı. Seçim vaatlerini özellikle gerçekçi tutmaya özen gösterdi.
CHP ise yoksullukla mücadeleye odaklandı. Gelir dağılımını düzeltmeye yönelik politikalar önerdi. Ancak kaynak konusunda ikna edici olamadı.
Kampanya sırasında tempoyu artırdı. Giderek tipik bir popülist söyleme dönüştürdü.
Oy oranları ortadaki seçmenin tavrına ışık tutuyor. Vatandaş geçmişte popülizme inanmış, ama ağır bedelini de yaşararak öğrenmişti. Bence CHP’nin tavrı o dönemi çağrıştırdı. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş. Popülizm korkusu ortadaki seçmeni AKP’ye kaçırdı.
İstikrar ve popülizm
Haberin Devamı