Meslektaşım, dostum ve Vatan’da köşe komşum Seyfettin Gürsel’le müştereklerimiz çoktur. Aynı gelenekten geldik. Aynı duyarlılıkları paylaşırız. Kullandığımız analiz araçları ve türettiğimiz politika sonuçları birbirine benzer. Velhasıl genelde iyi geçiniriz.
Ancak konu istihdamdaki gelişmeler olumca bir türlü anlaşamıyoruz. İşin ilginci, zıt sonuçlara aynı verileri kullanarak ulaşıyoruz. Bu duruma iktisatçılar arasında sık raslanır. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz”; bu kadar çok iktisatçı fıkrası raslantı değildir.
Özetleyelim. Bana göre büyüme yeterli istihdam yaratmıyor. Kabahati 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikalarında bulduğum biliniyor. Gürsel ise “büyümenin istihdam yaratmadığı son tahlilde bir şehir efsanesidir” diyor.
Ben bir ay önce yazdım, Gürsel salı günü yazdı. 2000 ve 2006 yılları istihdam ve işsizlik verilerini karşılaştırdık. Konunun önemini düşünerek biraz daha ayrıntıya girmenin yararlı olacağına karar verdim.
Tanımlar önemlidir
Önce tanım ve ölçme sorunları ile başlayalım: Mutlak istihdam sayıları olayın tümünü görmeye izin vermez. Mutlak istihdamın nüfusla, özellikle çalışabilir yaşdaki nüfusla ilişkisine girmeliyiz. “Yeterli” sözcüğünü başka türlü somutlaştıramayız.
Nüfus artışı olan bir ekonomide istihdam/çalışabilir nüfus oranı öne çıkar. Örneğin bu oran düşüyorsa, istihdam artıyor olsa bile artışı nüfusun altında kalmaktadır. “Yeterli” sözcüğünü güvenerek kullanamayız.
Ben bir başka göstergeyi de önemsiyorum: Sanayi istihdamı/çalışabilir nüfus oranı. Türkiye ve benzeri ülkelerde sanayileşme başlı başına bir hedeftir. Bu oran istihdam aracılığı ile sanayileşme iradesinin ölçülmesini sağlar.
Ayrıca tarımda istihdam gerilemesinin (yapısal değişim) ve nüfus artışının etkilerini temizleyebiliriz. İlki için tarım istihdamını sabit tutarak istihdam/çalışan nüfus oranını hesaplarız. İkincisi için çalışan nüfusu sabit tutarak istihdam/çalışan nüfus oranına bakarız.
Yetersiz istihdam
İstihdam/çalışabilir nüfus oranı 2000’de yüzde 49,3 iken 2006’da yüzde 45,8’e düşüyor. Bu oran ABD’de yüzde 72, AB’de (15 ülke) yüzde 65’tir. Türkiye bu dönemde gelişmiş ülkelere yaklaşmamış, tam tersine uzaklaşmıştır.
Sanayi istihdamı/çalışabilir nüfus oranı 2000’de yüzde 11,9 iken 2006’da yüzde 11,6’ya geriliyor. Bu oran ABD’de yüzde 17, AB-15’de yüzde 18’dir. Bu dönem için olsa olsa “sanayisizleşme” iradesinden bahsedilebilir.
Nüfus artmasa ne olurdu? 2006’da istihdam/çalışabilir nüfus oranı yüzde 51,1’e yükseliyor. Bu büyüme modeli ile nüfus hiç artmasa AB-15’in istihdam oranının ancak 45 yılda yakalanacağını hesaplıyoruz.
Tarım istihdamı sabit kalsa ne olurdu? 2006’da istihdam/çalışabilir nüfus oranı yüzde 46,6 yani 2000’le aynı çıkıyor. Bu büyüme modeli ile tarım istihdamı hiç azalmasa bile AB-15’in istihdam oranının asla yakalanamayacağını buluyoruz.
Türkiye’de son dönem hızlı büyümesi istihdam yarattı mı? Benim sloganım “istihdamsız büyüme” bir şehir efsanesi mi? Kararı okuyucularıma bırakıyorum.
İstihdamsız büyüme
Meslektaşım, dostum ve Vatan’da köşe komşum Seyfettin Gürsel’le müştereklerimiz çoktur. Aynı gelenekten geldik. Aynı duyarlılıkları paylaşırız
Haberin Devamı