Mali piyasalar bu haftaya pek keyifli girmedi. Yeni bir düşüş dönemi başlar mı? Söylemek zor; üstelik yoğurda üflemeye kararlıyım. Ancak yükseliş günlerinin bittiği yolundaki işaretler güçleniyor.
Dış medyada ABD Senatosu’nun bir kararına rasladım. IMF’in bütçe açığı olan ülkelere vereceği desteğin kısıtlanması isteniyor. Ayrıntısını ve uygulamadaki anlamını bilmiyorum. Gene de çok ilgimi çekti. Doğru ise IMF’in işi zor.
CHP Kurultayı bitti. Şirket bilançosunun dibinde yer alan “kâr-zarar” kalemine atfen İngilizler “son satır” (bottom line) der. Ben de kıvırtmadan sonucu söylüyorum. Önceki görüşüm değişmedi. Ama bıraktığı izlenim olumludur. Eskisinden kesinlikle daha iyidir.
Özlemler değişti
Geçen hafta yayınlanan Şubat istihdam ve işsizlik verilerinden sonra “ayrı yazı gerekir” demiştim. Arada konu siyasileşti. Kılıçdaroğlu konuşmasında özel yer verdi. Başbakan işsizlik oranı bu yaz yüzde 10’un altına iner diyerek cevapladı.
İstihdam ve işsizliğin siyasi gündemin üst sıralarına taşınması beni çok sevindirdi. Çünkü, yetersiz istihdam ve yol açtığı yüksek işsizlik, Türkiye’nin en büyük zafiyeti, en kritik ekonomik, toplumsal ve siyasi sorunudur.
Üstelik, yaşanan ekonomik ve toplumsal dönüşüm sorunu giderek ağırlaştırıyor. Nüfusun ve emek gücünün özelliklerine bakmak yeterlidir. Türkiye kentleşti. Genç nüfusun ortalama eğitimi 13 yıla yaklaştı. Ücretli oranı yüzde 60’lara tırmandı.
Olaya doğru teşhis koymak gerekiyor. Yeni neslin özlemleri çok farklıdır. Köylülük ya da esnaflık onları kesmez. Babaları, dedeleri gibi tarlada çalışmaya, kıt kanaat esnaflık yapmaya razı olacaklarını düşünmek akla ziyandır.
Sorun buradadır. Beklentiler ancak verimi yüksek (ve ücreti makul) istihdam yaratarak karşılanabilir. Daha açık söyleyelim. Başta sanayi, tarım-dışı kesimlerde ücretli emek istihdamını hızla artırmaktan başka çare yoktur.
Döviz kuru ve istihdam
Buraya kadar olanı işin kolay kısmıdır. Sorunun tasviri şüphesiz önemlidir ama yetersizdir. Çünkü çözüme götürecek olan tasvir değildir. Sorunu bu boyuta getiren iktisat politikası hatalarına doğru teşhis koymaktır.
Hangileri? “Son satır” mantığı ile, sonucu baştan söyleyelim. Türkiye ekonomisinin hızlı büyürken bile yeterli istihdam üretmemesinin baş sorumlusu bellidir. Aşırı değerli TL’dir. Bu konuda en küçük bir şüphe yoktur.
Türkiye’ye bu deli gömleğini 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikaları giydirdi. Aşırı değerli TL’ye; iç taleple (dış açıkla) büyümeye mahkûm etti. Yüksek verimli kesimlerde istihdam artışını engelledi. İşsizliği bu hale getirdi.
Yapılması gereken çok açıktır. İşsizliği düşürmenin yöntemi bu süreci ters yüz etmektir. TL’yi aşırı değerli tutan politikalar mutlaka terk edilmelidir. Sanayi ve ihracatı döviz kuru ile desteklemeden istihdam dostu büyüme imkânsızdır. İşin özü budur.
İşsizlik sorunu büyüyor
Haberin Devamı