Perşembe günü Para Politikası Kurulu olağan toplantısını yaptı. Faizleri değiştirmedi. Hoş, artış bekleyen zaten yoktu. Biraz zaman aldı ama mali piyasalar sonunda düşük faiz gerçeğine alışmaya başladı.
Cuma öğleden sonra döviz piyasası hareketlendi. Dolar 1.70 TL’yi, döviz sepeti (0.5 $ + 0.5 euro) 2.06 TL’yi gördü. İlginç şekilde, döviz piyasasındaki gerginlik tahvil faizine yansımadı. Ama IMKB geriledi.
Kur hareketine Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nin Pamukkale Üniversitesinde yaptığı konuşmanın yol açtığı rivayeti dolaştı. Başçı ekonomik aktörleri açık pozisyon riskleri konusunda uyardı. TL’de değer kaybına yeşil ışık sayılır.
Denizli’deki panele ben de davetliydim. Maalesef son anda programım karıştı. Katılamadım. Gidebilseydim birinci elden izlenimlerimi sizlerle paylaşma fırsatını bulacaktım. Yazık oldu; ne yapalım!
Sıkı maliye politikası
IMF’nin G-20 toplantısı için hazırladığı rapor kamuoyunda ilgi uyandırdı. Geçen yazıda raporda yer alan Türkiye tahminlerini ele aldık. IMF piyasa beklentisinden çok farklı bir senaryo öngörüyordu. Gelen açıklamalardan ekonomi yönetiminin de yazılan senaryodan mutlu olmadığı anlaşıldı.
Kısaca hatırlatalım. IMF 2012’de Türkiye ekonomisinin resesyona girmesini bekliyor. 2012 büyüme hızı pozitif (yüzde 2.5) ama son çeyrekte eksi büyüme var. Aynı anda bütçe açığı azalıyor, enflasyon 1 puan yükseliyor, dış açık ise çok az küçülüyor.
Tahminler gökten zembille inmez. İktisat politikası varsayımları üzerine inşa edilir. Dolayısı ile tahminlere bakarak IMF’nin öngördüğü maliye ve para politikalarını da çıkartabiliriz. İktisadi dedektiflik sayılır.
Maliye politikası kolay. Bütçe açığının milli gelire oranı tahminler arasında yer alıyor: 2012’de 0.3 puan küçülüyor. Demek ki yavaşlayan ekonomiye rağmen maliye politikasının sıkılacağı kabul ediliyor.
Nasıl olacak? Dolaylı vergi artışları ile. Bu da resesyona rağmen enflasyonda 1 puan artışı açıklıyor. Sıkı maliye politikasının IMF’nin klasik reçetesi olduğu biliniyor. Bir sorun mu var? Önce bütçeyi sıkacaksın.
Sıkı para politikası
Para politikası daha zor. Faizlerle ilgili tahmin verilmiyor. Mecburen diğer göstergelerden hareketle kestirmek zorunda kalıyoruz. Neyse ki IMF’yi tanıyoruz. Bu koşullarda mutlaka faiz artışı isteyecektir.
Sonrasını düşünelim. Yüksek faiz TL varlıkları tekrar cazip kılar. Böylece TL değer kazanır, en azından değer kaybı engellenir. Bu ise iç talepteki yavaşlamanın dış açığa olumlu etkisini telafi eder. Neticede resesyona rağmen dış açık büyük kalır. .
IMF’nin 2012 için dış açık oranı tahmini bunu tam yansıtıyor: yüzde 9.8. Kabaca 80 milyar dolar demek. Görüldüğü gibi, IMF’nin reçetesinde Türkiye büyümekten vazgeçiyor ama cari açık sorununu çözemiyor.
Küresel kriz sonrasında IMF’nin yeni koşullara uyum sağladığını düşünenlerin yanıldığını daha önce yazdım. Yukarıdaki tablo beni haklı çıkarıyor. Kim de derse desin, IMF klasik reçetelerinden asla vazgeçmez. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz...
IMF değişmez
Haberin Devamı