İlginç bir haftayı geride bıraktık. Küresel mali piyasalara yeniden tedirginlik hakim oldu. Borsalar düştü. Euro dolar karşısında önce değer kazandı, sonra kaybetti. Benzer şekilde petrol fiyatı dalgalandı. Şeytan azapta gerek!
ABD’de büyüme ve işsizlik konularında karamsarlık artıyor. Fed’in tavrı merakla bekleniyordu. Talep ve üretimin gevşediğini, dolayısıyla parasal genişlemeyi sürdüreceğini açıkladı. Ama Paul Krugman’ın sert eleştirilerinden kurtulamadı. ABD’nin işinin neden çok zor olduğunu anlatmıştık.
Buna karşılık Almanya’nın ikinci çeyrekte beklenenden daha hızlı büyüdüğü anlaşıldı. Böylece Euro Bölgesi de son dört yılın en hızlı büyümesini gerçekleştirdi. Euro için yazılan felaket senaryolarını ciddiye almamıştım. Haklı çıktım.
İçeride, “Mali Kural” bir başka bahara kaldı. Gayri ihtiyari son IMF anlaşması macerasını hatırladım. “IMF’siz mahvoluruz” denmişti. Tersine, TL değer kazandı. Mali Kural’daki gecikmeyi ayrı bir yazıda ele alacağım.
Dış açık gözlemleri
Yayınlanan ilk yarı sonuçlarını değerlendiriyoruz. Sanayi üretimine ve dış ticarete baktık. Bugün ödemeler dengesi var. Geriye iki kritik gösterge kalıyor. Yarın istihdam ve işsizlik açıklanıyor. Son veri milli gelir için Eylül sonunu bekleyeceğiz.
Kriz ve küçülme döneminde dış denge önemini kaybetmişti. Talep daralınca ithalat aynı hızla düştü. Cari işlemler açığı geriledi. Mali istikrarın sürmesi ise döviz kurunda çalkantıya izin vermedi.
Ekonomide toparlanma dış dengeyi tekrar gündeme getirdi. Toparlanmayı iç talep, özellikle özel tüketimde canlanma çekiyordu. Üstelik TL krize rağmen aşırı değerli kalmıştı. Geçen yazıda gördük. Talep iç üretim yerine ithalata yönelince dış ticaret açığı patladı.
Türkiye ekonomisinin bir özelliği, turizm, taşımacılık, işçi dövizleri, vs. görünmeyen kalemlerde fazla vermesidir. Dolayısıyla mal ticaretindeki açıkla hizmet ticaretindeki fazla arasındaki fark dış dengeyi belirler.
Maalesef orada haberler tatsız. Hizmet gelirleri sabit seyrediyor. Ama hizmet giderleri hızla yükseliyor. Aşırı değerli TL’nin doğal sonucudur. Neticede hizmet dengesindeki fazla küçülüyor. Cari işlemler açığı büyüyor.
Altın kaleminde ilginç bir gelişme var. Kriz öncesinde yılda net 3-3.5 milyar dolar altın ithal ederdik. Krizde net ihracatçı olduk. İlk yarıda da 1.4 milyar dolar net altın ihraç edilmiş. Dikkatinizi çekerim.
Finansmanın kalitesi
Gelelim dış açığın finansmanına. Daha önce de değindik. Kriz sonrasında dış finansmanın kalitesinde ciddi bir bozulma görülüyor. Zaman geçtikçe bu eğilim iyice belirginleşiyor.
Doğrudan yabancı sermaye girişi adeta durdu. İlk yarıda net 2.3 milyar dolar girişin 1.4 milyar doları gayrimenkul alımlarından geliyor. Net hata noksan kalemi eksiye döndü. Borsaya küçük bir giriş var. Bunlar dış açığın ancak yüzde 10’unu (2 milyar dolar) karşılıyor.
Geri kalan yüzde 90 (19 milyar dolar) dış borçlanma ile finanse ediliyor. Yabancılar net 5 milyar dolar tutarında TL tahvili alıyor. Faiz düzeyinin “sıcak para” üstadlarına cazip geldiğine işarettir.
Özetleyelim. Hem dış açıkta hem finansmanında ciddi sorunların biriktiği çok açıktır. Hayra alamet değildir.
İlk yarıda dış denge
Haberin Devamı