Enflasyon Türkiye ekonomisinin en kritik göstergesi olma özelliğini sürdürüyor. Nedeni biliniyor. 2003 sonrasında uygulanan yanlış para politikalarının biriktirdiği sorunlar gecikmeli de olsa Türkiye ekonomisini köşeye sıkıştırdı. Politika açmazlarını derinleştirdi.
Bir yanda yavaşlayan iç talep, gerileyen büyüme ve artan işsizlik var. Bu koşullarda Merkez Bankası’nın para politikasını gevşeterek ekonomiyi desteklemesi gerekiyor. Herkes öyle yapıyor.
Ama Türkiye yapamıyor. Çünkü geçmiş hatalar sonucunda enflasyon hedefin çok üzerinde seyrediyor. Olumsuz gidişata son iki yılda arz kökenli maliyet artışları eklendi. Kelimenin tam anlamı ile bir açmaz oluştu.
Hâlâ yükseliyor
Martta tüketici fiyatları endeksi yüzde 1 arttı. Geçen yıldan binde 4 daha yüksek. Böylece yıllık tüketici enflasyonu yüzde 9.2 oldu. Geçen yıl yüzde 10.9’du. Dolayısı ile geçen yılın 1.7 puan altına indi.
Ocak ve Şubat aylarından da tüketici enflasyonu yüksek seyretmişti. Üç aylık TÜFE artışı yüzde 3.1 oldu. 2003’te başlayan yeni seriyi kontrol ettim. Son beş yılın en yüksek ilk çeyrek enflasyonu bu yıl gerçekleşmiş. Örneğin 2004’te yüzde 2.1 ve 2005’te yüzde 0.8 olmuş.
Üretici fiyatları endeksini -ÜFE- genellikle ihmal ediyoruz. Çünkü hükümetin enflasyon hedefinde yer almıyor. Para politikasını ancak dolaylı etkileyebiliyor. Ama bu ay bir istisna yapıyoruz.
Martta üretici fiyatları endeksi yüzde 3.2 arttı. Geçen yıl yüzde 1 artmıştı. Dolayısı ile Mart 2007’de yüzde 9.4 olan yıllık ÜFE bu yıl yüzde 10.5’a yükseldi. Şubat’ta yıllık ÜFE’nin yüzde 8.1 olduğunu hatırlatalım. Yılın ilk iki ayında da üretici fiyat artışları yüksek seyretmişti. İlk çeyrek ÜFE artışı yüzde 6.3 oldu. Tahmin edileceği gibi, son beş yılın en yüksek kış mevsimi üretici fiyat artışlarıdır.
Yüksek enflasyon hortlar mı?
Bazılarınız “ölmedi ki hortlasın!” diyeceksiniz. Yıllık TÜFE için 1990’lar ortalaması yüzde 80’dir. Buna karşılık 2004 sonrası ortalaması yüzde 9’un altındadır. Beş yılın büyük bölümünde tek hanelidir. Enflasyonda ciddi bir düşüş yaşandığı çok açıktır.
Sorumuza gelelim. Mevcut eğilimler enflasyonda tekrar kalıcı bir yükselişe işaret ediyor mu? Bence hayır, etmiyor. Merkez Bankası’nın analizine genel hatları ile katılıyorum. Türkiye’nin biri küresel diğeri yerel iki olumsuz arz şoku ile karşı karşıya kaldığı doğrudur.
Dışarıda küresel konjonktürün etkisi ile enerji ve emtia fiyatları rekor düzeylere tırmandı. İçeride kuraklık gıda maddeleri fiyatlarını tırmandırdı. Nispi fiyat değişimlerinin kısa dönemde diğer fiyatlar üzerinde maliyet baskısı yaratması normaldir. Buna karşılık talep koşullarının enflasyonist olduğunu söylemek olanaksızdır. Tam tersine, iç talepteki ciddi yavaşlama enflasyonist baskıları engellemektedir. Nitekim yıllık gerçek kira artışı bu ay da düştü. Yüzde 14.7’ye geriledi.
İlk çeyrekte enflasyon
Haberin Devamı