Derecelendirme kuruluşu Fitch’in Türkiye’nin notunu yükselteceği rivayeti mali piyasaları heyecanlandırdı. İMKB rekor kırdı; TL diğer gelişen ülke paralarından ayrışıp değer kazandı; faiz düştü vs. Dereyi görmeden paçaları sıvamayın derim.
IMF başkanı Lagarde, Tokyo’da ilginç bir çıkış yaptı. Büyümenin önemini vurguladı. Kemer sıkmakta aşırıya gidilmemesini önerdi. Almanya tepki gösterdi. Ekonomi yönetiminin tavrını merak ettim.
OVP’den şikayetim var. Kamu dengesini geçen yılın tahminleri ile karşılaştırmak istedim. Ama tanımlar ve tablolar değişmiş. Mutlak verilerin yerini milli gelire oranlar almış. İşin içinden çıkamadım. Hesap verilebilirlik ilkesinin ihlalini protesto ediyorum.
Ağustos ödemeler dengesi Merkez Bankası tarafından yayınlandı. Cari işlemler açığı 1.2 milyar dolarla beklenenin altında geldi. Enerji-dışı denge krizden bu yana ilk kez fazla verdi. Yıllık açık 59 milyar dolara geriledi. İyi haberdir.
Büyüme ve mali istikrar
Sosyal ortamlarda giderek daha çok ekonomi konuşuluyor. İşler iyi giderken ekonomiden pek söz edilmez. Konu açılsa bile insanların dikkati çabuk dağılır. Şimdi ekonomi tartışması heyecan yaratıyor. Hayra alamet değildir.
“Gaz-fren” muhabbeti yararlı olmuş. Doğrusu küçümsemiştim. Yanılmışım. Güncel yaşamdan bu tür benzetmeler aslında nüansları karartıyor. Ama vatandaşın esas politika tercihlerini algılamasını kolaylaştırıyor. Duruşunu belirlemesine olanak sağlıyor.
Açmazı herkes kavrıyor. Türkiye’de mali istikrarla büyüme arasında uyumsuzluk oluştu. Nedenler ikincil; neticede gelinen noktada mali istikrarı sürdürebilmek için bir süre büyümeden fedakarlık gerekiyor. Ama iki soru var. Ne kadar? Ne süre ile?
İki “tarz-ı iktisat” sohbete de damgasını vuruyor. Bazıları önceliği bütçe disiplinine ve kur istikrarına veriyor. “Sıcak paracıların” lobi gücü biliniyor. Diğerleri ihracatı, düşük faizi, canlı iç pazarı savunuyor. “Kurcuların” da artık seslerini duyurduğuna delildir.
Seçimler ve ekonomi
Doğal olarak, laf dönüyor dolaşıyor siyasete geliyor. Hükümet içinde iktisat politikası ayrışmasının keskinleştiği yönünde az çok fikir birliği oluşmuş. Ekonomi yönetimi “kurculara” daha yakın görülüyor. Ne kadar direnebilecekleri merak ediliyor.
Geri planda, Türkiye’nin kritik bir seçim dönemine girmesi yatıyor. 2015 yazına kadar yerel, cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri yapılıyor. Önemli çünkü ekonomik durgunluk seçimde iktidarın oyunu olumsuz etkiliyor.
Daha açık soralım. Seçime giden iktidar hangisini tercih eder? Mali piyasaları sevindiren istikrarı mı? Vatandaşı mutlu eden ekonomik canlılığı mı? Sanırım buna verilen cevabı tahmin ettiniz. Hükümetin yılbaşında palamarlara koyuvermesi bekleniyor.
Popülist politikalar tek opsiyon mu? Sohbette tek profesyonel iktisatçı bendim. Az konuşmaya çalıştım. Konuşmanın sonunda ekonomi yönetiminin yazdığı farklı senaryoyu kısaca anlattım. Yerim bitti; bu ilginç konuyu bir başka yazıya bırakıyorum.
Hükümet yol ayırımında (mı?)
Haberin Devamı