Hızlı büyüme bilmeceleri

Haberin Devamı

İlk çeyrekte milli gelirin bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 6.6 büyüdüğü açıklandı. Salı günü hızlı büyümeyi mümkün kılan talep gelişmelerine baktık. Üretimi özel tüketim ve yatırım harcamalarındaki artışın desteklediğini gördük.

Hızlı büyüme kamuoyunu şaşırttı. Toplumda ekonominin o kadar iyi gitmediği kanısı yaygındı. Vatandaş refah düzeyinde bir artış olmadığını, hatta az da olsa gerilediğini düşünüyordu. Her kesim buna benzer şikâyetler seslendiriyordu.

Türkiye’de resmi verilere zaten şüphe ile bakılır. Hükümetin bunlarla işine geldiği gibi oynadığına inanılır. Neyse, bu kez “veriler hormonlu” diyenlerin sayısı geçmişe kıyasla nispeten azdı. Ama samimi bir şaşkınlık da vardı.
Geri planda ölçme sorunları yatmaktadır. Karmaşık olayları ölçen yöntemler kötü niyet ve kasıt olmasa da sistematik hatalara yol açabilir. Büyüme bilmecelerinin bir bölümünü milli gelir muhasebesine daha yakından bakarak çözebiliriz.

Üretim ve refah

Milli gelir ekonominin üretim gücünü ölçmek için hesaplanır. Dönemler (ya da ülkeler) arasında üretimin karşılaştırmasını mümkün kılar. Örneğin bir dönemden diğerine milli gelirin büyümesi daha fazla mal-hizmet üretildiği anlamını taşır.
Toplumun refah düzeyi ise onu oluşturan bireylerin tüketimine bağlıdır. Tüketimin bir bölümü özel/bireyseldir: Otomobil, ev, seyahat vs. Diğer bölümü müşterek/kamu tüketimidir: Asayiş, yargı, okul, yol vs.
Milli gelir uzun dönemde toplumsal refahın makul bir göstergesidir. Yani daha çok mal-hizmet üretimi daha çok mal-hizmet tüketimine olanak sağlar. Ancak, “uzun dönem” anahtar sözcüktür. Kısa dönemde üretim ve refah düzeyleri arasındaki bağ kopabilir.
Birkaç örnek verelim. Hızlı ve sürdürülebilir büyüme amaçlayan bir politika üretim artışını tüketime yansıtmayabilir: Çin?
Öbür uçta sabit üretimle ama büyüyen dış açıkla artan tüketim yer alır: Türkiye? Bunların dışında refahı, “gelir dağılımı” da etkileyecektir. Bunu iyi anlamalıyız.
Vatandaş ekonomik büyüme deyince kendi özel tüketimindeki artışı anlar. Halbuki milli gelir muhasebesi onu ölçmez. Anlaşmazlığın bence bir bölümü buradan kaynaklanır.

Fiyatlar ve refah

Bugün ele alacağım ikinci sorun nispî fiyatların değişmesidir. Milli gelir bir hacim ölçüsüdür. Mecburen nispî fiyat hareketleri soyutlanarak hesaplanır. Baz yıl o nedenle mümkün olduğu kadar sık değiştirilir. Bir örnekle açıklayalım:
Sadece petrol üreten bir ülke düşünelim. İki yıl üst üste 100 varil petrol üretmiş. Arada petrol fiyatı ne olursa olsun reel milli geliri sabittir (sıfır büyüme). Halbuki petrol fiyatı iki katına çıkarsa 100 varil petrol karşılığında iki kat mal-hizmet satın alabilecektir. Yani milli geliri sabittir ama ürettiği malın nispî fiyatındaki artış sonucu iki kat zengindir.
Petrol ithalatçısı ülke için tersi geçerlidir. Milli geliri artsa bile ürettiği mal-hizmetlerin petrol cinsinden fiyatı düştüğü için fakirleyebilir. Lafı uzatmayalım. İlk çeyrekteki yüksek büyümeden petrolün ek faturasını düşünce manzara çok değişecektir.

DİĞER YENİ YAZILAR