Hayat pahalılığını ölçüyoruz

Haberin Devamı

Küresel döviz piyasalarında artan volatiliteye dikkat çekelim. Euro-dolar paritesinde gün içinde bile sert dalgalar oluşuyor. Sterlin ise adeta serbest düşüşe geçti. Bunlar bana TL’nin eski günlerini anımsatıyor. Nereden nereye, değil mi!

2009 istihdam ve işsizlik verileri TÜİK tarafından açıklandı. İki hafta önce kendi hesaplarımı vermiştim (18 Şubat). Sayılar tutuyor. Bölgeler ve meslekler itibariyle dağılım gibi ilginç ayrıntılar medyada yer aldı. Sonuç: 2009’da işsizlik patladı.

Türkiye mali istikrarın mürüvvetini görüyor. Yıllar sonra ilk kez özel sektör TL tahvili ihraç etti. Akfen Holding’in iki yıl vadeli altı ayda bir faiz ödemeli 100 milyon TL tahvili devlet tahvillerinden 2-3 puan daha yüksek faiz ödüyor. Arkası gelir.

Enflasyon tırmanıyor

Dün açıklanan şubat enflasyonu gene şaşırttı. TÜFE yüzde 1,5, ÜFE yüzde 1,7 arttı. İlk iki aylık artış aynı sıra ile yüzde 3,3 ve 2,3’e tırmandı. Yıllık enflasyon TÜFE’de yüzde 10,1’le iki haneye, ÜFE’de yüzde 6,8’e ulaştı.

Tüketici fiyatlarında yüzde 1’in altında (,8) artış bekliyordum. Piyasa biraz daha iyimserdi. Buna karşılık Merkez Bankası meyve-sebze fiyatlarını vuran sel ve kötü hava koşullarının güçlü etkisi konusunda uyarmıştı. Haklı çıktı.

TÜFE’de son yedi yılın en yüksek şubat enflasyonudur. Bütçe açığını kapatmayı amaçlayan dolaylı vergi artışları ve gıda fiyatlarındaki hızlı yükselişten kaynaklanmaktadır.

Geçen ay TÜFE’nin iki ayrı olayı ölçtüğünü anlattım. Kısaca hatırlatalım. Biri hayat pahalılığıdır. Tüketicinin refah düzeyini sabit tutacak nominal gelir artışını hesaplar. Nispi fiyatlardaki değişimi de yansıtır. Aşağıda örnekler veriyorum.

Diğeri ekonominin genel arz-talep dengesidir. Üreticilerin gelir kayıpların telafi etme gücünü yansıtır. Para politikasını etkiler. Özel Kapsamlı Göstergeler kullanılır. En geniş kapsamlısı ÖKTG-I şubatta yüzde 0,5 düştü. Yıllık artışı yüzde 4 oldu.

Fakirin durumu kötü

Daha önce tanıttığım “enflasyonmetre” farklı kesimler için hayat pahalılığı ölçme fırsatını veriyor. İlgilenenler http://akat.bilgi.edu.tr adresinde kendi hesaplarını yapabilir. Ben iki tipik örneğe baktım.

Aylık harcaması 1.500 TL olana “fakir” dedim. Kendi gecekondusunda oturuyor. İçkisi yok ama sigara içiyor. Araba sahibi değil. 600 TL gıda masrafı var. Yıllık enflasyonu yüzde 14,6 çıkıyor. Ücret zamlarının bunun çok altında kaldığı biliniyor.

“Zengin” ayda 5 bin TL harcıyor. 1.000 TL kira ödüyor. Ona da aylık 600 TL gıda masrafı koydum. İçkisi, sigarası ve üstüne makul bir arabası var. Yıllık enflasyonu yüzde 8,8 çıkıyor. Nominal gelirde bu artışı sağlamak da kolay durmuyor.

Dikkatizi çekerim. Fiyatlar ikisi için aynı oranda artıyor. Ama harcama dağılımı farklı olduğundan fakirin enflasyonu zengine 5,8 puan fark atıyor. Nedeni düşük gelirlilerin bütçesinde nispi fiyatı yükselen malların payının daha yüksek olmasıdır.

Özetleyelim. Hayat pahalılığı özellikle fakir kesimlerin refahını düşürüyor. Ama ekonomide enflasyonist baskı oluşmuyor. Bu ilginç durumun anlamını düşünmenizi öneririm.

DİĞER YENİ YAZILAR