2010’un ilk Küresel Mali İstikrar Raporu IMF tarafından yayınlandı. Özetine bakabildim. Dünya ekonomisi toparlanıyor ama kamu borcunda artış tehlikeli boyutlara ulaştı diyor. Maliye ve para politikalarının sıkılmasını öneriyor mu? Merak ediyorum.
Kim önce faiz artıracak? Küresel mali oyuncuların “faiz-toto” oyunu canlanıyor. Merkez bankalarının toplantı zabıtları yakından izleniyor. Kanada mı? İsveç mi? Rivayeti bile ülke parasına değer kazandırıyor. Doğru öngören çok kârlı çıkacaktır.
İngiltere’de tüketici enflasyonu martta yüzde 3,4’e tırmandı. Dört aydır yüzde 2 hedefinin üstünde seyrediyor. Petrol fiyatlarından kaynaklanıyor. İngiltere zaten “çıkış” stratejilerini tartışıyordu. Seçimden sonra bir faiz artırımı gelebilir mi?
Merkez Bankası yıllık olağan Genel Kurulu salı günü toplandı. Bankanın kârı 2009’da 800 milyon TL artışla 2.7 milyar TL’ye ulaşmış. Herhalde temettüsü de aynı oranda artar. Bütçe için iyi haberdir.
Çıkmak için gireceksin
Merkez Bankası’nın bir hafta önce açıkladığı “çıkış stratejisine” çok kısa değindim. “Bankaları ilgilendiren teknik konulara ağırlık veriyor. Para politikasının seyri hakkında fazla bir şey söylemiyor” dedim. Ayrıntısına bilerek girmedim.
Neden? Çünkü “çıkış” için önce “giriş” gerekir. Para politikası bağlamında bakalım. Kriz döneminde, orta vadede sürdürülemez olduğunu bildiğiniz olağandışı tedbirler getiriyorsunuz. Demek ki, kriz koşulları ortadan kalkınca bunları geri alacaksınız.
ABD çok güzel bir örnektir. Merkez Bankası (Fed) mali krizde bütün bankaların batmasını engellemek için ortalığa para saçtı. Bu durumun geçici olduğunu, bir gün bunları geri çekmesi gerektiğini biliyordu. “Çıkış” sözcüğü bu sürece işaret ediyor.
Sayılara bakalım. 2000’de Fed’in bilançosu 600 milyar dolardı. Sekiz yılda 870 milyar dolara yükseldi (Ağustos 2008). Ama sonraki iki ayda 1.9 trilyon dolara, 2008 sonunda 2.2 trilyon dolara sıçradı. Bugün (15 Nisan 2010) hâlâ 2.3 trilyon dolardır.
Fed’in nereden çıkmaya çalıştığı bellidir. Bilançoyu ne zaman ve nasıl makul bir büyüklüğe (diyelim 1 trilyon dolara) çekeceğini planlamak zorundadır.
Merkez Bankası bilançosu
Şimdi Türkiye’ye dönelim. Merkez Bankası her ay analitik bilançosunu yayınlıyor. Muhasebe bilançosundan farklıdır. Eskiden çok önemsenir ve yakından izlenirdi. Para politikasının anahtar göstergelerinden biridir. Son yıllarda maalesef ihmal ediliyor.
Enflasyondan arındırarak bakmayı tercih ediyorum. Reel büyüklükler daha gerçekçi bir resim verir. Bugünkü (Mart 2010) fiyatlarla son dört yılın Merkez Bankası bilançosu grafikte görülüyor.
Ocak 2006’da 126 milyar TL. Hızla artarak haziranda 146 milyar TL’ye yükseliyor. Sonra düşüşe geçiyor. Krizin göbeğinde (Aralık 2008) 129 milyar TL’ye iniyor. Ve küçülme sürüyor. 2009 yazında kıpırdıyor ama Mart 2010’da 110 milyar TL’ye geriliyor.
Nominal sayılar da çarpıcıdır. Bilanço Haziran 2006’da 109 milyar TL, yani geçen ayın sadece 1 milyar TL altındadır; 45 aylık nominal genişleme yüzde 1 bile değildir. Hangi parasal gevşeme? Hangi olağandışı tedbirler? Nereden çıkıyoruz?
Manzara çok açıktır. Ekonominin ihtiyacı bilançonun küçülmesi değildir. Krize aldırmadan o zaten yapılmıştır. Tersine, nasıl büyüyeceğini tartışmaktır. Diğer parasal göstergeleri de ele alacağım.
Hangi ‘çıkış stratejisi’?
Haberin Devamı