Sömestre tatilinden yararlanıp yurtdışına gidenlere ben de katıldım. Kayakla aram iyi değildir. On yıl önce düşüp bacağımı kırmıştım. Gözüm korktu. Ben de “biraz ziyaret, biraz ticaret” misali, altı günde dört şehir dolaştım.
London School of Economics’in Avrupa Enstitüsü’nde bir süre önce Çağdaş Türkiye Araştırmaları Kürsüsü kurulmuştu. Başarılı işler yapılıyor. Faaliyetleri arasında Türkiye üzerine konferanslar da var.
İki yıldır kürsüyü Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Şevket Pamuk yönetiyor. Sonbaharda İstanbul’da rastlaştık. 1 Şubat’ta LSE’de “Küresel Kriz ve Türkiye Ekonomisi” başlıklı bir konuşma için anlaştık.
Bir süredir LSE’ye gitmemiştim. İlk öğrenciliğinden bu yana kırk küsur yıl geçti. Okul inanılmaz hızla büyümesini sürdürüyor. Her gidişimde yeni binalar ekleniyor. Etkilenmemek mümkün değil.
Yunanistan sorunu
Toplantıya katılım yüksekti. Salonu herhalde bizim öğrenciler doldurur diye düşünmüştüm. Londra ve LSE’ye sosyal bilimlerde lisansüstü ve doktora yapmak isteyen çok öğrenci gidiyor. Nitekim çok sayıda Türk öğrenci vardı.
Ancak, beni şaşırtan Yunanlı öğretim üyesi ve öğrencilerin sayısı oldu. Toplantıdan sonra Şevket’le biraz fikir cimnastiği yaptık. Yunanistan ekonomisinin bugün karşı karşıya kaldığı sorunların Türkiye’ye ilgiyi artırdığına karar verdik.
Tartışmalara da aktif şekilde katıldılar. Merak etttikleri konu sorulara yansıdı. Türkiye geçmişte çok istikrarsız bir ekonomi idi. Ama bu krizde büyük mali çalkantıya düşmedi. Buraya nasıl geldiniz? Türkiye deneyiminden Yunanistan için hangi dersler çıkartılabilir?
Neyse, ayrıntılara girmeden, çok verimli bir tartışma olduğunu söylemekle yetineceğim. Ama Türkiye’ye dönünce Yunan ekonomisi üstüne biraz çalışmak istiyorum. Yunanistan-Türkiye karşılaştırması daha önce aklımıza gelmeyen bazı konulara açıklık kazandırabilir.
Kültür Başkenti İstanbul
Salı günü Eurostar’la Manş Tüneli’nden Brüksel’e geçtim. Zaten Paris’ten giderken de tüneli kullanmıştım. Hızlı tren gerçekten bambaşka bir rahatlık. Havaalanında güvenlik aramaları, bir saat önce gitmek, çıkışta trafiğe yakalanmak vs. dertleri yok.
Londra-Brüksel hızlı trenle iki saat sürüyor. Londra-Paris iki buçuk saat; Brüksel-Paris bir saat. Kuzey Avrupa’nın o köşesi dünyanın en zengin bölgelerinden biridir. “Altın Üçgen” denir. Mesafelerin ne kadar kısa olduğunu insan tekrar hatırlıyor.
Brüksel AB’nin başkenti sayılır. Avrupa Parlamentosu’nda “2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul” açılış töreni yapıldı. Türkiye’den ve AB’den güçlü bir katılım vardı. Basın toplantısı, ilginç bir panel, sonra kokteyl, resmi konuşmalar vs.
Avrupa kültür başkenti programı ünlü Yunan şarkıcı Melina Mercouri’nin çabası ile 25 yıl önce Atina’dan başlamış. Biri hariç (Oslo) AB ülkeleri şehirlerinde gerçekleşmiş. İstanbul’un seçilmesinden sonra AB üyeliği zorunlu hale (!) getirilmiş.
Tören AB ile yaşanan sıkıntıları birinci elden gözlemek fırsatını verdi. Türkiye AB için gerçekten büyük lokma. Üstelik giderek kendine güveni artıyor. İlişkiye ağırlığını koymaya başlıyor. Türkiye karşıtlarının neden bu kadar sinirli oldukları daha iyi anlaşılıyor.
İki gün sonra dönüyorum. Pazar günü Ocak enflasyonuna bakarız.
Gezi notları
Haberin Devamı