G-20 toplantısı

Haberin Devamı

Olay, haber ve veri açısıdan en yoğun haftalardan birini daha bitirdik. Böyle durumlarda haftada üç yazı gündemi sıcağı sıcağına takip etmeye yetmiyor. Yazı programı da aksıyor.

Son çeyrekteki küçülmenin ayrıntıları kaldı. Tek yazı ile olmuyor. İç talep, ithalat ve stok değişiminin büyümeyi nasıl etkilediğini iyice açmamı isteyen mesajlar aldım. Ortalık durulunca mutlaka geri döneceğim.

Salı günü TÜİK’in yayınladığı dış ticaret verilerinde Şubat’ta dış ticaret açığının adeta sıfırlandığını gördük. Çok ilginç bir gelişme olduğunu sanırım kabul edersiniz. Ertesi gün TİM’den Mart’ta ihracatın tekrar düştüğü açıklaması geldi.

Cuma akşamı Mart enflasyonu açıklandı. Gıda fiyatları aylık TÜFE artışını yüzde 1.2’ye tırmandırmış. Merkez Bankası önceden uyarmıştı. ÜFE ise geçen yılın çok altında çıkınca yıllık artış yüzde 3.5’a geriledi.

Şov ve gerçek

Haftaya G-20 toplantısı damgasını vurdu. Dünyanın en önemli 20 ülkesinin yöneticileri biraraya gelince medyaya gün doğuyor. Öne çıkan konuları biliyorsunuz. Resimde kim kimin yanında durdu? Kraliçe hangi yemekleri ikram etti?

Bunun sadece Türkiye’ye özgü bir durum olduğunu sananlar yanılıyor. Yabancı kanalları da israrla izledim. CNN’in en çok zamanı Kraliçe’nin menüsüne ayırdığına şahidim. Menüyü ben bile ezberden okuyabilir hale geldim.

Bu tür toplantılarda içerikten ziyade şov boyutunun öne çıkması kaçınılmazdır. Katılanlarin esas derdi iç siyasette avantaj yakalamaktır. Onun dışında üçbeş genel laf edilir. Resim çektirilir. Daha önce hazırlanan bildiri okunur. Herkes yoluna devam eder.

Toplantı öncesinde fazla iyimser değildim. Bir: Esas küresel dengesizliklerin çözülmesi için yapılması gerekenler konusunda mütabakat yoktu. İki: ABD çözümü zorlayacak güçte değildi ama çözümü engelleyecek kadar gücü vardı.

Sonuçlar beklentimden biraz daha iyi çıktı. Bence mali kesime denetim tedbirleri önemsizdir. Trilyon dolar zararı yüklenen vatandaş için “tatlandırıcı” olarak konduğu çok belirgin. Makro politikalarının gevşetilmesi ise sadece niyet ifadesidir. ABD, İngiltere, vs. zaten gevşetmişti. Yapmayanlara müeyyide ise yoktur.

IMF’ye ek kaynak

Geriye tek somut sonuç olarak IMF kaynaklarının arttırılması kalıyor. Hafife almıyorum. Tam tersine, önemli bir gelişmedir. Esas sorunun nerede yattığının örtük biçimde de olsa kabulü yolunda bir adımdır.

Esas sorun nedir? Keynes’in büyük itirazlarına rağmen ABD’nin 1994’de tesis ettiği küresel ödemeler sisteminin (Bretton Woods) yeniden tasarlanmasıdır. Yaşanan küresel kriz bu sistemin iflasının nihai kanıtıdır. Ama yerini neyin alacağı belirsizdir.

Bu noktada IMF’ye daha fazla kaynak vermek akıllı bir tedbirdir. Borçlu ülkelerin döviz sorunlarının dünya ticaretini büsbütün daraltmasını engeller. Küresel resesyonu biraz olsun hafifletir. Bu açıdan Türkiye’nin de çıkarınadır.

Zor olan ve sessiz geçiştirilen sorun ise IMF yönetimidir. Yani küresel para sisteminin reformudur. Küresel büyümenin ön koşulu odur. ABD’nin buna sıcak bakmadığı biliniyordu. G-20’den bu konuda yakın gelecekte bir ilerleme işareti gelmediği kanısındayım.

DİĞER YENİ YAZILAR