Cuma günü Giresun’a gittim. Garanti Bankası ve Dünya Gazetesi tarafından düzenlenen Anadolu Sohbetleri’ne katıldım. Toplantı Fiskobirlik sosyal tesislerinde yapıldı. Bekleneceği gibi salondaki herkesin şu yada bu şekilde fındıkla bir bağlantısı vardı.
Sabah erken Trabzon Havaalanı’na indiğimizde TC ANA uçağının yanına park ettik. Rize gezisi için Başbakan’ı getirmiş. Uçağı ilk kez yakından gördüm. Doğrusu benim tahminimden daha büyükmüş.
Trabzon, Doğu Karadeniz bölgesinin en hareketli kenti, bir anlamda bölgenin merkezidir. Ama havaalanı terminali ihtiyacın çok gerisinde kalmıştı. Yeni terminal inşaatı epeydir sürüyor. Bitince iyi olacağına eminim ama şu anda koşullar çok kötü.
Tartışmalı Karadeniz kıyı yolu Trabzon-Giresun arasını bir buçuk saate indirdi. Her geçişte 1961 yılında Samsun-Trabzon arasında burunlu (ve kuyruklu) Ulusoy otobüsleri ile yaptığım yolculuğu hatırlıyorum. 12 saat sürmüştü.
Fındık piyasasının sorunları
Fındığın kalbi Giresun’da atıyor diyebiliriz. Son yıllarda fındık ekimi batıya ve düz alanlara da yayıldı. Ama fındığın esas yeri Giresun ve Ordu’nun eğimli arazileri. Giresun fındığı ayrıca kalitesi tekmiş.
Fındık piyasasının çok özel ve ilginç koşulları var. Türkiye dünya fındık üretim ve ihracatında uzak ara en büyük oyuncu. Son yıllarda payı bir miktar düşse bile hâlâ yüzde 60’lara yakın. Dolayısı ile piyasayı denetlemek gereğini duyuyor.
Piyasanın yapısı bunu zorlaştırıyor. Birincisi fındığın alıcı sayısı kısıtlı. Çikolata sektörünün dev küresel şirketleri piyasayı kendi çıkarları yönünde etkileyebilecek güce sahip.
Üretimi ise çok sayıda küçük işletme gerçekleştiriyor. Dağınık yapı verim artırıcı ölçek ekonomilerine izin vermiyor. Ayrıca üreticilerin bir bölümü için fındık tek gelir kaynağı. O açıdan olayın bir de sosyal adalet boyutu var.
Bu koşullar piyasanın kendi haline bırakılmasını olanaksız kılıyor. Alıcı ve satıcıların pazarlık gücünü denkleştirecek, hasat dalgalanmalarına karşı koruyacak bir kurumsal düzenleme gerektiriyor. Söylemesi kolay ama yapması çok zor...
Fiyat ve miktar
Başarının sırrı etkili bir kartel oluşturabilmekten geçiyor. Petrol ihracatçısı ülkelerin kurduğu OPEC en iyi bilinen örnektir. Gerisinde piyasa ekonomisinin en temel kurallarından biri yatıyor. Fiyat ve miktar aynı olayın iki farklı cephesidir.
Daha açık söyleyelim. Fiyatı belirleyebilmek için mutlaka üretim miktarının denetlenmesi gerekir. Yoksa yürümez. Diyelim fiyatı yüksek tuttunuz ama üretimi kısıtlayamadınız. Kısa süre sonra büyük arz fazlaları fiyatın çökmesi ile sonuçlanır.
Türkiye maalesef bu sorunu çözemiyor. Mevzuat fındık üretimini kısıtlıyor. Ama uygulanamıyor. Fındık dikilen alan ve üretimle birlikte sistemin ekonomik maliyeti hızla artıyor. Sürdürmek zorlaşıyor.
Bu arada fiyatı cazip bulan başka ülkeler fındık üretimine giriyor. Özellikle Şili’nin büyük ve verimli çiftliklerde düşük maliyetli üretimle şarapta Fransa’ya yaptığını fındıkta Türkiye yapmasından korkuluyor. Yani bu hikâyenin sonu kötü bitecek gibi duruyor
Fındık sohbeti
Haberin Devamı