Küresel piyasalar tedirgin açıldı. Ama iç piyasada olumlu ayrışma sürüyor. Borsa yatay seyretti. Dolar 2.12 TL’de (sepet 2.52 TL). Gösterge faiz yüzde 10,3’e geriledi. Asayiş berkemal diyebiliriz.
Şubat sanayi üretimi bugün açıklanıyor. Ocakta beklenenden güçlü gelmişti. Büyümenin öncü göstergesidir. CNBC-e anketi üretimde (takvim ve mevsim etkisi arındırılmamış) yüzde 3,5 artış öngörüyor. Biraz daha iyimserim.
Kurda dalgalanma
TL’nin son on günde hızla değer kazanması para politikası tartışmasını yeniden canlandırdı. Açılışı Başbakan yaptı. Merkez Bankası’nın 28 Ocak’taki güçlü faiz artışına gönülsüz razı olduğu böylece kesinleşti.
Başbakan’ın mantığını özetleyelim. Kur tırmanınca faizi yükseltmek için olağanüstü toplantı yapıldı. Şimdi kur aşağı gidiyor. Tutarlı olmak için gene olağanüstü toplantı ile faizlerin indirilmesi gerekir.
Haklı mı? Kur dalgalarını karşılaştıralım. 28 Ocak öncesindeki on günde döviz sepeti 20 krş. (yüzde 8) değer kaybetti. Son on günde ise 15 krş. (yüzde 5,5) değer kazandı. Birebir tutmuyor. Ama bir gerçek payı olduğu hemen görülüyor.
Tepki simetrik mi?
Türkiye’de para politikasının yumuşak karnı döviz kurudur. İlk bakışta tartışma enflasyona, büyümeye, işsizliğe vs. odaklanır. Aslında bunlar bahanedir. Esas kavga nedeni döviz kurunun düzeyidir.
“İki tarz-ı iktisat” dedim. “Sıcak paracılar” kuru baskılamak için yüksek faizden yanadır. “Kurcular” ihracatı destekleyecek rekabetçi kur için düşük faizi savunur. Tüm para politikası tartışmaları bu eksen etrafında şekillenir.
Sonuç ne olur? Son on iki yılın para politikası ortadadır. Döviz tırmanınca daima faiz artışına gidildi. Ama döviz düşünce para politikası ya hiç tepki vermedi ya da çok gecikti. Bu asimetrik tavrın bugün de gücünü koruduğu kanısındayım.
Olayın ekonomi politiği özellikle ilginçtir. Ayrıntısına girmek istiyorum.
Faiz tartışmaları
Haberin Devamı